Çok yaygın bir korku kaynağı: insanların yeteneklerine olan güvensizlikleri.
Acaba girişimci olacak vizyona sahip miyim ben?.. Yazar olmak istiyorum da yazabilir miyim ki?.. Bir kafe açmak istiyorum ama işletebilir miyim?.. Aslında hayatımın gerisi boyunca resim yapmak istiyorum ama resimlerimi satabilir miyim ki?..
Bob Dylan’a ”Sesin kötü, gitarda kötüsün, mızıkada daha da kötüsün” dediler zamanında.
O ne yaptı biliyor musunuz? İnsanların üzerinde kurduğu baskıları hiç umursamadı. Eksiklerine kafayı takmak yerine inanılmaz şarkı sözleri yazmaya odaklandı. Öyle güzel şarkı sözleri yazdı ki, kimse sesinin kötülüğünü, gitarda ve mızıkada ne kadar kötü olduğunu farketmiyordu bile. Yazdığı liriklerden yükselen savaş karşıtı protestolar dünyayı değiştirdiler bir dönem.
Sonra dediler ki: ”Muhteşem bir müzisyen ve harika bir şairsin” Nobel Edebiyat dahil, birçok ödüle layık gördüler.
Bob Dylan’ın hikayesini okuduğunuzda yeteneklerinize ve kendinize güvenmenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlayacaksınız.
Bob Dylan Kimdir?
Robert Allen Zimmerman veya sahne adıyla Bob Dylan, 24 Mayıs 1941 yılında Bay Abraham ile Bayan Beattie’nin oğlu olarak Minnesota’da dünyaya geliyor. Atalarının türk olduğunu şöyle dile getiriyor Dylan:
”Büyükannemin zor bir hayat serüveni var. Güney Rusya’da bir liman kenti olan Odessa’dan Amerika’ya gelmişler. Zaten oraya da bir başka Karadeniz liman kenti olan Türkiye’den, Trabzon’dan göç etmişler. Büyükannemin ailesi aslen Ermenistan sınırındaki küçük bir kasaba olan Kağızmanlılar’dan (Kars). Soyadları ‘Kırgız’ mış. Büyükbabamın ailesi de aynı bölgeden geliyor. Deri ve kundura işiyle uğraşıyorlarmış. Büyükannemin ataları, İstanbul’dan bu yöreye gelmişler.”
Hatta ergenlik yıllarında Ritchie Valens’in “In a Turkish Town” şarkısını dilinden düşürmediğini de söylüyor:
“Annemin Nellie Turk adında bir arkadaşı vardı. Bizim evden çıkmazdı. Ben de o yıllarda herkesin ‘La Bamba’ adlı şarkısını bildiği Ritchie Valens’in gizemli Türkleri ve gökyüzündeki uzak yıldızları anlatan ‘In a Turkish Town’ adlı şarkısını söylerdim”
10 yaşındayken bir yandan gitar çalıyor bir yandan piyano dersleri alıyor. Lisedeyken bir rock müzik grubu kuruyor ve küçük kahve dükkanlarında çalıp söylemeye başlıyorlar. Bu yıllarda blues müzik türüne epey merak salıyor.
1959 yılında Hibbing Lisesi’nden mezun olduktan sonra Minnesota Üniversitesine giriyor. Üniversitede blues sanatçısı olan Jesse Fuller ile tanışması ile hem blues’a merakı daha da artıyor hem de kendini müzik dünyasına tanıtma isteği.
Müziğe Adanmış Bir Hayat
Derslerle arası iyi değildi Bob’un. Müzikle ilgilendiği sürece mutluydu ve yaşamdan zevk alıyordu. Tutkusunun peşinden gitmeye karar vererek 1960 yılında Üniversiteyi terk edip otostopla New York’a gidiyor.
Greenwich Village’teki folk klüplerinde, hem gitar hem de aynı anda ağız armonikası ile çalmaya başlıyor.
Hiç dinlenmiyor, olabildiğince çok mekanda performans sergilemeye çalışıyor. Çok çalışmakla kalmıyor, idol olarak gördüğü sanatçılarla tanışmak, onlardan bir şeyler öğrenmek için çabalıyor.
“Kabul etmek lazım, yaptığın şeyi ya ciddiye alıyorsundur ya da ciddi değilsindir. Bu ikisini birbirine karıştıramazsın.”
Dönemin ünlü blues sanatçısı John Lee Hooker ’in sahnesinde performans sergilerken, orijinal tarzıyla eleştirmenlerin dikkatini çekiyor. Kimisi Dylan’ı yetersiz görüp, umut vadetmediğini söylerken kimi eleştirmen de bugüne kadar gelmiş en orijinal müzisyenlerden biri olarak görüyor onu.
Onu beğenen eleştirmenlerden birisi olan Robert Shelton, New York Times’ta bu genç yetenekten övgüyle bahsediyor. Ve bilinirliği iyice artan Dylan, 1961 yılında, yapımcılarla tanışıp uygun ortamı sağladıktan sonra ilk albümünü çıkartıyor.
O zamanlar şarkı yazarlığında kendine pek güvenemediğinden, bu albümde kendisinin yalnızca iki bestesini seslendiriyor ve geri kalanını ünlü blues sanatçılarının eserlerinden tercih ediyor.
Bu albümle tam olarak bir başarı yakalayamamıştı. Hatta sesi yüzünden birçok küçük düşürücü eleştiriye bile maruz kalıyordu. Ancak Dylan, üzerindeki tüm baskılara aldırış etmeden, inandığı değerler üzerine şarkı sözleri yazıyor. Dünyayı değiştirecek şarkı sözleri yazmaya adıyor kendini.
Sene 1963, ikinci albümü olan ”The Freewheelin” ile kasıp kavuruyor ortalığı. Albümde yer alan, eşi benzeri görülmemiş, hayatı sorgulatan bir şarkı olan “Blowin’ In The Wind” kısa sürede hitler arasına giriyor.
Öyle bir şarkı ki Blowin’ in the Wind, yıllar boyunca şairlere, müzisyenlere, aktivistlere ilham veriyor, bir marş olarak görülüyor birçok çevrede.
Bir adam kaç kez yukarı bakmalı Gökyüzünü görebilmesi için Evet, ve bir adamın kaç kulağı olmalı İnsanların ağladığını duyabilmesi için Evet, ve kaç ölüm olmalı onun bilmesi için Ne kadar çok insanın öldüğünü? Cevap, dostum, rüzgarda esiyor Blowin’ In The Wind
Jimi Hendrix, Bob Dylan için bakın ne söylemiş zamanında:
“Dylan’ı ilk dinlediğimde bu kadar detone söyleme cesaretine sahip olduğu için adama hayranlık duymak gerektiğini düşünmüştüm. Fakat sonra sözlere dikkat etmeye başladım. çarpıldım.
Eskiden sesimi o kadar kötü bulurdum ki yapımcıdan backing track’te sesimi boğmalarını isterdim. Fakat sesimi yanlış şeyleri temel alarak değerlendiriyordum. Şimdi sesimi gerçek duygular ve gerçek düşünceler üzerinden değerlendiriyorum. Bunu Dylan’ı dinleyerek öğrendim. Dylan’ın teknik açıdan berbat bir sesi var, fakat inandığı şeylere dair söylediği için iyi. Gerçek duygular, bir seste aranacak tek nitelik neredeyse.”
Evet, sesinin kötü olması ya da kötü gitar çalması onu tüm zamanların en önemli müzisyenlerinden birisi olmaktan alıkoymadı.
Yıllarca yazdığı harika şarkı sözleriyle, melodileriyle, şiirleriyle yüreklere dokundu, her fırsatta insana insan olduğunu hatırlattı. Hem geçmişin hem de günümüzün en önemli sanatçılarından biri Bob Dylan.
Öyle şarkı sözleri yazdı, öyle bir duruş sergiledi ki hem Nobel hem Oscar hem Grammy ödüllerine layık görüldü.
Ayrıca bakınız; Haddini Aş Hikayeleri 82: Nazım Salur
Bob Dylan’ın Hikayesi Bize Ne Anlatıyor?
Her konuda yetenekli değilsiniz, olmayacaksınız da.
Zaten olmanıza gerek de yok. Olağanüstü olduğunuz bir yeteneğiniz muhakkak ki var, doğanın yasası bu. Henüz ortaya çıkmaya fırsat bulamamış ya da yeterince parlatılmamış olabilir, ama var.
Siz o yeteneğinize odaklanın.
Kendi şarkınızı yazın Bob Dylan’ın yaptığı gibi, gerisinin bir çaresi bulunacaktır.
Sesinizin güzelliği önemli değil.
Comments