”Başkalarından fazla ilgilen, Başkalarından fazla riske gir, Başkalarından fazla hayal kur, Başkalarından fazla ümitli ol.”
Dünyanın en büyük markalarından olan Starbucks’ın başarısının arkasında bu motto yatıyor. Çünkü Starbucks’ı Starbuck yapan adam Howard Schultz’un mottosu bu.
Howard’ın hayat hikayesi size, vizyon sahibi olmanın ve yaptığınız işi büyük bir inançla yapmanın eninde sonunda başarının kapılarını açacağını bir kez daha hatırlatacak.
Çocukluk ve Gençlik Dönemi
19 Temmuz 1953’te New York’ta dünyaya gelir Howard. Babası kamyon şoförü, annesi ise ev hanımıdır.
Bir gün babası, Howard 7 yaşındayken ayağını kırar, sigortası da olmadığı için zaten geçim sıkıntısı çeken aile daha da zor duruma düşer. Çocukluğunda şahit olduğu işçi babasının çektiği sıkıntılar, iş bulamama süreçleri, hiç bir zaman hakkını alamayışı Howard’ı derinden etkiler.
“Babamın yaşadığı o günleri hatırlıyorum da gerçekten üzülüyorum. Sıradan bir işçi olduğu için hak ettiği muameleyi hiçbir zaman göremedi.”
Howard 12 yaşında çalışmaya başlar. Gazete dağıtıcılığı, garsonluk, komilik gibi işlerden para kazanır o dönem.
Çocukluğundan beri sporla ilgilendiği ve bu alanda başarılı olduğu için Northern Michigan Üniversitesi, iletişim bilimleri bölümlerini burslu olarak kazanır.
Howard’ın, çalışmaya başladığı ilk günlerden beri, hangi işi yapıyor olursa olsun, onu mükemmel yapma gayreti göze çarpıyordu. Babasının çektiği sıkıntıları hiçbir zaman unutmayan, başarılı olmaktan başka bir şansı olmadığının farkında olan bir çocuktu.
”Hayatımın kontrolünü ele aldım, elimden geldikce birilerinden bir şeyler öğrendim, her fırsatı değerlendirmeye çalıştım ve adım adım başarıya ulaştım.”
Starbucks İle Tanışması
1975’te üniversiteden mezun olduktan sonra 3 yıl satış danışmanlığı yapar. Hatta bir dönem, Starbucks’a kahve makineleri ve öğütücüleri satar. Starbucks’ın, kahve makinelerine çok fazla rağbet göstermesi üzerine ise şirketin Seattle’daki merkezine gider ve ilk kez orada bir Starbucks kahvesi içer.
“Starbucks’ın ofisine gidip kahve içtikten sonra kendi kendime ‘Aman Tanrım, ne kadar güzel bir iş. Ben de bu kahve işinin bir parçası olmak istiyorum.’ dedim.”
29 yaşındaki Howard, Starbucks’ın çalışanı olmak için defalarca başvuru yapar ve şirketin sahibi Jerry Baldwin’i sadece Seattle’da şubesi olan Starbucks’ın başka şubeler de açması için ikna etmeye çalışır.
Baldwin bir şekilde ikna olur ve Howard’ı şirketin pazarlama müdürü yapar. İşi o kadar istiyordu ki Howard, bundan önceki işinden aldığı maaşın yarısı kadarını kabul eder. Çünkü bu işte büyük bir potansiyel, kaçırılmayacak bir fırsat görür.
“Bana öyle geliyor ki başarılı insanlar, herhangi bir şeyi yapmak için inanılmaz bir güdüye sahip.Kazanmak için enerji harcıyorlar.Bu dünyada çok az insan büyük bir risk altına girmeye heveslidir.”
Starbucks Kariyeri
1982’de Seattle’a taşınır. 1983’te bir iş gezisi için İtalya’ya gider ve burada şirketin kaderini belirleyecek bir tespitte bulunur; İtalya’da kahve, yalnızca içilen bir şey değil, aynı zamanda bir sosyalleşme aracıydı. İnsanlar kahve içmek kafelerde bir araya geliyor, sohbetler ediyor, hoş vakit geçiriyorlardı. Ancak bu durum ABD’de genelde küçük restoranlarda gerçekleşiyordu.
Bunun büyük bir fırsat olabileceği düşüncesiyle Howard, Jerry Baldwin’e ”kahveci dükkanları açmalıyız” önerisinde bulunur. Fakat Baldwin, bu fikrin ”Starbucks’ın özgünlüğünü ortadan kaldıracağı” için kötü bir fikir olduğunu ileri sürer ve red eder.
Bunun üzerine Howard, Starbucks’taki işinden ayrılır ve kendi işini kurar.
“Ancak daha önce denenmemiş şeyleri deneyenler sağlam ve uzun ömürlü şirketler kurabilir. Gerçek başarı ancak o zaman kazanılır.”
Elinde 1.7 milyon doları olan Howard, hem borç alarak hem de kredi çekerek, 1986 yılında, Il Giornale isimli kendi kahve dükkanını açar. İlk günden 300 müşteri gelir.
Aradan bir yıl geçtikten sonra Starbucks’ın yönetiminin altından kalkamayan sahipleri, şirketi satmaya karar verirler.
Howard’ın şirketi satın almak için 4 milyon dolara ihtiyacı vardır. Bu parayı yatırımcılardan almak için uğraşır bir süre. Şirketin ilk yatırımcılarından birisi Bill Gates olur. Bu arada Schultz, yatırımcılara 5 yıl içinde ABD’de 125 şube açma sözü verir.
Howard Schultz, artık Starbucks’ın tek sahibidir ve markaya deyim yerindeyse çağ atlatır.
Ayrıca bakınız; Haddini Aş Hikayeleri 75: Keanu Reeves
Starbucks Nasıl Dünya Markası Oldu?
“Başarı için belli bir reçete yoktur. Ancak tecrübelerim sıfırdan bir iş kurup onu dünya markası haline getirmenin oldukça mümkün olduğunu gösteriyor.”
Howard Schultz, şirketi devraldıktan sonra geliştirdiği prensipler arasında en önemlileri; iyi bir takım çalışması ve kahve kalitesinin sürekli iyileştirilmesiydi.
”İnsan”ı merkeze koyan bir yönetim anlayışı vardı Howard’ın. İnsanların bu Starbucks sistemini sevmesini çok önemsiyordu, çünkü markayla duygusal bir bağ geliştirmeleri ancak böyle mümkün olabilirdi.
Kahve içmenin romantik bir eylem olduğu hissi uyandıran pazarlama çalışmaları, akılda kalıcı ve insanları gülümseten reklamlar yaptılar.
Hepinizin bildiği self-servis usulü kahve hizmeti başladı. Müşteriler istedikleri boyda ve türde kahve içebiliyor ve süt seçimi dahi yapabiliyorlardı. Önemsiz gibi görünen bu strateji, insanlara kendi kahvelerini kendileri hazırlama etkisi yaratıyor ve markayla bağlarını arttırıyordu.
Customization (kişiye özgülük), Starbucks’un en çok önem verdiği hizmet şekli ve başarısının arkasındaki en büyük etkenlerdendir.
Şirketin Amerika dışına açılmasına 1996 yılında karar verdi Schultz. ABD dışında ilk Starbucks Japonya’da açıldı. Ardından Singapur, Güney Kore, İngiltere, Hollanda, İsveç ve İsrail geldi.
Bugün Starbucks’ın 76 ülkede 27.000’in üzerinde şubesi bulunuyor. Hatta Türkiye en fazla Starbucks mağazası bulunduran ülkeler arasında.
Birleşik Krallık’ta 982, Türkiye’de 428, Almanya’da 157, Fransa’da 154 adet Starbucks dükkanı mevcut.
Şirket CEO’luğu başkasına devreden Howard’ın bugün 3,9 milyar dolar net serveti var.
“Eğer büyük düşünür, etrafını harika insanlarla çevreler, egonu kapıda bırakırsan, başarını başkasıyla paylaşırsan her şeyi yapabilirsin.”
Comments