top of page

Yenilgi Evresini Nasıl Yönetmelisiniz?

Güncelleme tarihi: 30 Mar 2023

Geçen cumartesi günü yayınladığım “İş Hayatınızın Hangi Evresindesiniz?” başlıklı yazısının devamı ile karşınızdayım.

Bugün iş hayatındaki 5 evreden bence en kritiği olan “Yenilgi” evresinde sizleri nasıl risklerin ve fırsatların beklediğini, neler yapmanız ve nelerden kaçınmanız gerektiğini anlatmaya çalışacağım.Yenilgi evresinin özel öneminden dolayı ona tam bir yazı ayırmayı uygun gördüm.

Yazıda kendimden örnekler de var bu arada, ilginizi çekeceğini tahmin ediyorum.Cuma günü ise iş hayatının diğer evrelerini incelemeye devam edeceğim.

1-Yenilgi

Yenilgi iyi yönetilirse en büyük fırsatları, aksi takdirde ise büyük yıkımları getiren bir iş hayatı evresi.

Eğer yaşadığınız yenilgiyi “dersler çıkarılacak bir deneyim” olarak yeniden çerçevelerseniz, sizi harika fırsatlar bekliyor. Aksi takdirde son derece olumsuz sonuçlar yaşamanız mümkün.

Pazar günleri yayınladığım Haddini Aş Hikayeleri‘ni düzenli olarak takip ediyorsanız, sonunda büyük başarılara ulaşan insanların yolculuklarında korkunç yenilgilerin hiç eksik olmadığını eminim görüyorsunuzdur.

Mesela ünlü Harry Potter serisinin yazarı J.K. Rowling’in hikayesi bu söylediklerime müthiş bir örnek. Mutlaka okumanızı öneririm.İşte o hikayeden bir alıntı:

Birden her şey darmadağın olmuştu. Boşanma ve annesini kaybetmesinin ardından ciddi bir depresyon geçirdi, intiharı bile düşündü. Mesleğine bile devam edemeyecek haldeydi, ara verdi. İngiltere’ye geri döndü. Bir gelir kaynağı yoktu artık, devletten aldığı fakirlik yardımıyla(69 Pound) geçinmeye başladı.Dibi gördüğü zamanlardı, çocuğuna zar zor bakıyordu. Ancak yaşadığı hiçbir şey onu yazmaktan alıkoymadı. Bir süre sonra yaşadığı zorlukları kabullendi ve kendisi için en anlamlı olan şeyi yapmaya devam etti: Yazı yazmak.Harry Potter’ı yazdığı zamanlardı ve tüm enerjisini bu kitabı bitirmeye vermişti. Yazmak için zaman zaman kafelere de gidiyor, kızı kucağında uyurken kendisi kitabı yazmaya devam ediyordu.Ve 32 yaşındaki Rowling ilk kitabını tamamladı. O kitaba dair çok umutları vardı. İlk başlarda işler pek de yolunda gitmedi. 12 tane yayınevine gönderdi, fakat hiçbirinden olumlu bir yanıt alamadı.Bekledi, bekledi, bekledi…Sonrasında küçük bir yayınevi olan Bloomsbury’nin yönetim kurulu başkanı, 8 yaşındaki çocuğunun kitabı okuyup çok sevdiğini, bu yüzden kitabı basmak istediklerini söyledi. 

Rowling gibi insanlar yenilgilerinden hızlıca dersler çıkarıp bir sonraki projeye girişiyorlar. Ve sonunda bir gün, yeni bir deneme onlara başarıyı getiriyor.

İlk girişimcilik denememde uğradığım başarısızlık sonrasında ben de tam bir yenilgi evresi yaşadım.

Yaşadığım şok beni büyük bir yıkıma uğrattı ve neredeyse 1 yıla yakın bir süre bu şoktan çıkamadım.

Çareyi alkolde, sevdiğim insanlara mektuplar yazmakta (bu da ayrı bir hikaye konusu gerçi) ve klasik edebiyat eserlerini yeniden okumakta aradığım bu iç karartıcı dönemdi.

Zaten pek param da kalmadığından yapabileceklerim de kısıtlıydı işin doğrusu.Sonra bir gün bir biyografi okudum ve hayatım değişti. Gerçekten de böyle oldu.

KFC’nin kurucusu Harland Sanders’in hikayesiydi bu.

Hayatta bir türlü dikiş tutturamayıp, 66 yaşına emeklilik maaşı dışında hiç bir şeyi olmadan giren bu insanın, o yaşından sonra dünyanın en büyük hazır gıda zincirlerinden birisini kurabilmesi bana müthiş ilham vermişti.

Sanders kendisinin geliştirdiği özel bir tavuk sosu ile hayatını değiştirmişti, onun büyük yeteneği buydu. Bu yeteneğini oldukça geç ve inanılmaz badireler atlattıktan keşfetmişti, ama bir kez keşfettikten sonra bütün hayatı değişmişti işte.

Yine Haddini Aş Hikayeleri’nde özetleyerek yayınladığım Sanders’in biyografisinden kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum sizinle:

Tabiri caizse dibi gördüğü bu dönemde hayatını değiştirecek şu düşünceler geçer aklından: “Yemek yapmayı çok seviyorum ve bu konuda çok iyiyim. Neden bir dükkân açmıyorum ki?”

Corbin isimli bir kentte kendi işletmesini kurar Sanders. Yemekleri, özellikle soslu kızarmış tavukları o kadar lezzetlidir ki zaman içerisinde ünü tüm eyalete yayılır. Hatta Kentucky Valisi ona eyalet mutfağına yaptığı katkılardan dolayı ‘’Kentucky Albayı’’ lakabını verir.

Bu unvanı layığıyla taşımak isteyen albay, görünümüne büyük özen gösterip beyaz takım elbisesi ve siyah papyonu olmadan dışarı çıkmaz. Bu şık ve orijinal stilin zaman içinde onunla bütünleşerek, tüm dünyanın tanıdığı bir ikon haline geleceğini bilmeyenimiz yoktur sanırım.

Albay, işleri büyük ölçüde yoluna koysa da büyük bir sınavdan daha geçecektir.

Sanders’ın hizmet verdiği, herkesin uğrak noktası olan yol, yeni yapılan bir otoban yüzünden kullanılmaz hale gelir,müşterilerinin sayısı gittikçe azalır ve sonunda biriken borçlarını ödeyebilmek için her şeyini satmak zorunda kalır.

Ve evet, artık 66 yaşında, bütün servetini kaybetmiş, elinde sadece 105 dolarlık emekli maaşı kalmış bir adamdır.

Ne yapacağı konusunda bir süre düşünür ve sonunda elindeki özel bir tarifle ülkedeki restoranların kapısını çalmaya karar verir.Rivayete göre 1008 restorandan ret cevabı alan yaşlı adam gittiği 1009. Restorana teklifini kabul ettirmeyi başarır ve sattığı her tavuk için 5 sent komisyon almaya başlar.

Sanders’in hikayesini okudukça kendimle ilgili önemli şeyler farkettim, adeta aydınlandım.

En büyük yeteneğimin olayları kavramsallaştırmak, anlatmak ve yazmak olduğunu keşfettim. Bunları yapmaktan ayrıca büyük de zevk alıyordum. Ticarette ise tamamen yeteneksizdim ve ticaretin başkalarına çok heyecanlı gelen yönleri benim hiç ilgimi çekmiyordu.

İleride başka bir yazıda anlatacağım attığım bir süreç sonunda bugünkü işime doğru yolculuğum işte o gün başladı. (Sanders’e saygımdan ve hayatıma kattıklarından dolayı hala haftada bir gün mutlaka KFC yiyorum bu arada 🙂 ).

Siz de şu anda bir “Yenilgi” yaşıyor olabilirsiniz.Belki işinizden atıldınız ve aylardır tüm iş arama denemeleriniz sonuçsuz kalıyor.

Belki kendi işinizi kurma girişiminiz hüsranla bitti ve dünyanın sonunun geldiğine inanıyorsunuz.

Belki de yaptığınız işten nefret ediyor ama alternatif bir yol bulamadığınızdan ya da sadece korktuğunuzdan sıkıştığınız yerde kıvranıyorsunuz.

İnanın bunları yaşayan ilk insan siz değilsiniz.

Önce bunu anlayın.

Dünyanın en şansız insanı siz değilsiniz ve okunmaya değer hemen her biyografinin kahramanı, sizin bugün yaşadıklarınızan belki de daha kötüleriyle dolu yolculuklardan geçip başarıya ulaştı.

Eğer şu anda kendinizi Yenilgi evresinde görüyorsanız size bir kaç somut önerim olacak. Bende işe yaradılar, belki size de yardımcı olurlar.

1-Yenilgi evresine yeni girmişseniz kendinize biraz zaman tanıyın. İnsanın ağır travmalardan sonra bir yas sürecinden geçmesi bence oldukça sağlıklı. Öyle hemen kendinizi toparlamanız gerekmiyor. Yeter ki kendinizi kötü alışkanlıklara kaptırmayın ve geri dönülmez çılgınlıklar yapmayın.

2-Bolca biyografi okuyun. Büyük insanların biyografilerinden çıkarılacak çok ders ve alınacak çok ilham var. Kendi hikayemi yukarıda anlattım, siz de kendi hikayenizi pekala yaratabilirsiniz.

3-Yazı yazın. Ben sevdiğim insanlara mektuplar yazdım ö dönemde. Yazmak aslında bir düşünme sürecidir. Bu düşünme süreci iyi kitap okumaları ile birleştiğinde kendinizi keşfetmeniz konusunda size müthiş yardımcı olabilir.

4-Yenilginizi başarı yolunda bir öğrenme deneyimi olarak yeniden çerçeveleyin. Neleri yanlış yaptığınızı tarafsızca analiz edin, gerekirse bu konuda dostlarınızdan da geribildirim alın. Bu yanlışları bir dahaki denemenizde tekrarlamamak için neleri farklı yapacağınızı düşünün.

5-Parlak bir geleceğin hayalini kurun. Bu hayal sizi canlandıracak ve yenilgi evrenizi verimli geçirmenize yardımcı olacaktır. Hayal olmadan harekete geçmek zordur.

Evet, bugünlük bu kadar.

Cuma günü diğer iş hayatı evrelerine değineceğim.

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


Yazı: Blog2_Post
bottom of page