top of page

Bu Yazıyı Okumadan Yaşlanmayın

Güncelleme tarihi: 30 Mar 2023

Müzikle içli dışlı olduğum yıllarda korodan birkaç kişi toplanır, sık sık huzurevlerini ziyarete giderdik. Gençlik işte, o dönem müzikle yaşlıları neşelendirdiğimiz için hayırlı bir iş yaptığımızı düşünürdüm.


Şimdiki perspektifimden bakıyorum da, asıl kendim için büyük bir iyilik yapmışım. Çünkü o günlerin akşamlarında başımı yastığa koyduğumda hissettiğim "bir işe yaramış olmanın" hazzını, hayatımın çok nadir anlarında bulduğumu fark ediyorum.


Sömestr tatili olunca aklıma oğlumla birlikte, uzun zamandır gitmediğim yaşlılar evini ziyaret etmek geldi. 3 yaşındaki bir çocuğun yaşamı anlamasını beklediğimden değil, sadece çocuk neşesinin oradaki canlara iyi geleceğini düşündüğümden..


Öyle de oldu. Ege orada burada koştururken, odasından birçok kişi çıkıverdi. Oğlana bir şeyler ikram ettiler, kimileri onu kucaklarında hoplattı, kimileri bize torunlarının fotoğraflarını gösterdi.


Yanımdaki bir teyze sordu o ara:


- Kızım kaç yaşındasın?

- 42 dedim, azıcık çekinerek yaşımdan.


Hey de hey gibi bir şeyler mırıldandı. Tam o sırada aklıma bir soru düşüverdi. Hangi ara ağzımdan çıktı hala bilmiyorum.


"Teyzecim", dedim. "Sen şimdi 42 yaşındaki kendine bir nasihatte bulunsan ne derdin?"


Şaşırdı önce. Ama kısa bir duraksamadan sonra söyleyiverdi şak diye:


"Kızım, derdim. Sevdiğin adama her gece yatmadan önce seni seviyorum de, vakti çok olmayabilir. "

Belli ki bir hikayesi vardı, ama onu acıtmak istemediğimden gülümsedim sadece. O sırada kulak misafiri olan yanındaki amca da soruya cevap verdi. Onu duyan bir başkası, bir başkası daha..


Yaşları 75 ile 90 arasında değişen bir sürü güzel yürekten nasihatler aldım o gün. Öyle harika şeyler söylediler ki.. Eğlenceli, komik, hüzünlü, düşündürücü.. Sanırım yaşlarını toplasam yüzlerce yıllık yaşam deneyimin özeti diyebilirim.


Birkaçını paylaşmak istiyorum şimdi sizinle.


Koyu ile yazdıklarım onların ifadesi, altındaki notlarsa benim.


1: Vücuduna iyi bak, yoksa senden intikamını fena alıyor.


Sanırım bunun anlamı benim için yürüyüş yapmak. Belki sizde farklı farklı anlamlar uyandıracak.


2: Bir şeyi çok istiyorsan, git ve iste. Karşındakinin anlamasını bekleme.


Hayatın her alanı için beklentileri doğru kişiye, doğru zamanda, doğru ifade etmenin gücüne sonsuz inanıyorum. Karşımızdakinden söylemediğimiz istekleri anlamasını beklemek vakit kaybı. (Sağlıklı İlişkiler E Rehber'inde bunu uzun uzun konuşmuştuk).


3: Zaman geçiyor, bir bakıyorsun, boşuna o kadar üzülmüşsün. Kendini ne için üzdüğünün farkında ol.


Hayat gerçekten çok tuhaf. Bugün olmadığı için üzüldüğümüz her ne varsa, bir süre sonra baktığımızda "iyi ki de olmamış" diyoruz çoğunlukla.


Sanırım zamanın ruhuna ve "her şerde bir hayır olduğu" inancına daha fazla tutunmamız gerekiyor.

4: Kıyamadığın porselen yemek takımlarını kullan ve en iyi içkiyi misafire saklama.


Bunu duyunca sesli güldüm. Nasıl doğru söyledi teyze. İnsan önce kendine değer verip, her şeyin en özenlisini kendi için yapmalı. Hayatın tadına önce kendi varmalı. Öz değeri besleyen muhteşem önerilerden biriydi bu.



5: Herkesi kandırırsın, ama kendini asla. Kendine yalan söyleyemezsin.


Bunu duyunca aklıma berbat bir dönemden geçerken, kendimi zorlayarak iyi olmaya çalıştığım anlar geldi. Kendime "yok bir şeyin, hadi devam" dediğim anlar. Hepimizin vardır. Ama buna mecbur değiliz, hep iyi olmak zorunda da değiliz.


6: İşine asla evinden fazla değer verme.


Çalıştığımız kurumlar, omuzlarımızdaki ünvanlar, kazançlar ve kayıplar her biri gelip geçici. Günün sonunda elimize kalan sadece sevdiklerimizle geçirdiğimiz anlamlı dakikalar. (Bunu söyleyen dede elimi sıkı sıkı tutup tembihlerken kendisindeki pişmanlığı çok net hissettim).


7. Mümkün olduğunca gez, yeni yerler gör.


İnsan yeni yerler gördükçe içsel olarak büyüyor kanımca. Çünkü bir daha aynı kişi olmuyorsun, o deneyim ya da oranın sende bıraktığı tat seni bir şekilde zenginleştiriyor.


8. Bir günlük tut. İlla her gün yazman gerekmiyor, her sene 10 sayfa olsa bile düşündüklerini not et. Yaşlanınca çok değerli oluyor.


En sevdiklerimden biriydi bu, yazmayı çok sevdiğimden belki de. Bence zamanın alıp başını son hızla gittiği bir dönemde anları ve anıları unutmamak için her birimizin bu alışkanlığa ihtiyacı var.

Ve bir de kişisel fikrim: İnsan yazdıkça duygularını daha iyi çözümlüyor ve hiç şüphesiz kendini daha iyi tanıyor.


9. "Elalem ne der?" düşüncesiyle kendini sınırlama. Kahkahalarla gül, bağıra çağıra şarkı söyle, ayakların acıyana kadar dans et.


Her anın keyfini çıkartın, zihninizdeki -diğerlerinin düşüncelerini- susturun. Günün sonunda herkes kendi hayatına bakıyor ve pek çok şey unutuluyor. Yaşayamadıklarımız da bizden hesap soruyor.


10. "Çok geç" diye düşünüp yapmadığın her şey, yaşlılıkta "keşke"ye dönüşüyor. Şimdi halim olsa bu yaşta başlarım.


Yaşam yolculuğumuzda her gün bir sonrakinden daha genciz. Bu da başlamak için harika bir neden.


Terazinin bir kefesinde "denedim" diyebilmenin hafifliği, diğer kesesinde "keşke" demenin ağırlığı.. Karar bizim.

***


O gün birçok şey konuştuk huzurevinin aydınlık salonunda. Buraya sadece birkaçını taşıdım. Başka yaşamlara misafir olmak, tecrübelerini dinlemek muazzam bir deneyim.


Özetle:


Zaman varken ve hiç de geç değilken cesaretle atın adımlarınızı. Hepimizin içinde kendi hayatının kahramanı var.


Kendinizi ertelemeyin, en sevdiğiniz kıyafetleri "günü gelir" diye saklamayın.


Gülümsemenin en etkili ilaç olduğunu hatırlayın.


Ve arada sırada siz de sorun etrafınızdaki büyüklere, kim bilir onlardan ne inciler dökülecek :)


***

Birkaç küçük ekleme:


Eğer henüz haftanın 3 günü onbinlerce okura ulaşan E Bülten'imize abone değilseniz, buradan ücretsiz olarak kaydolabilir, hediye rehberlerimizi indirebilirsiniz.



2.322 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page