top of page
Yazarın fotoğrafıpınarözkent

Bu 3 Zihinsel Ön Yargı Doğru Karar Almamızı Etkiliyor

Düşünsenize bir günde kaç tane karar veriyoruz?


5 - 10 - 1000? Hiçbiri…


Araştırmalara göre bir günde 35.000’e yakın karar veriyoruz.

Tabi sadece bilinçli kararlardan bahsetmiyorum.


Dişimizi fırçalamak için banyoya gitmek, arabanın kapısını hangi elimizle açtığımız, su içmek..


Hepsi bilinçsizce yaptığımız otomatiğe bağlanmış davranışlar.


Ama inanın beynimiz aslında o anlarda da karar mekanizması ile çalışıyor.

Bir de bilinçli karar vermemiz gereken durumlar var ki, eğer siz de benim gibiyseniz, haliniz pek de iç açıcı olmayabilir.


Elindeki listeyle markete gidip, alacağı peynirin türüne karar veremediğinden zaman kaybedebilen biriyim ben. 🙈


Tabi bir de gündelik hayatın dışındaki, kritik kararlar var:


O projeye imza atmalı mıyım?

O insanla evlenmeli miyim?

Bu okul benim için doğru mu?

Elbette her konuda kendimiz için en doğru cevabı bulmaya çalışırız. En doğru kararı vermeye çalışırız.


Ancak gerçek şu ki; hayatta kesin olan çok az şey vardır, bu nedenle karar verirken aslında ihtimallere oynarız.

Ne okuyacağımız, hangi işe başvuracağımız ya da hangi evi satın alacağımız gibi kararlarımızın sonuçları birçok başka faktöre bağlıdır. Ve karar verirken tüm değişkenleri bilmemiz mümkün değil.


"Nasıl Karar Verilir?" kitabının yazarı Annie Duke’un söylediği gibi:

"Hayat biraz da poker gibi aslına bakacak olursak. Diğer oyuncuların ellerinde hangi kartların olduğunu asla bilemeyeceğiniz için eksik bilgi ve şansa dayalı bir oyun hayat.


Karar verme sürecimiz poker oyuncularının bahisleri gibidir. Gerçekleşme olasılığının en yüksek olduğuna inandığımız şeylere dayanarak gelecekteki sonuçlar üzerine bir bahse giriyoruz."




Belirsizliklerin Ötesinde Bir de Zihinsel Ön Yargılarımız Var


Bu belirsizliklerin yanında, bir de beynimizin bize oynadığı oyunlar var.


“Bilişsel Ön Yargı" veya “Zihinsel Modeller” diye bilinen kavramlardan bahsediyorum.


Biraz açmak gerekirse; düşünme, karar alma gibi bilişsel süreçlerde biz insanları rasyonellikten ayıran ve düşüncelerimizi etkileyen sistematik ön yargılara verilen isim bu.

Sistematik deniyor, çünkü bu ön yargılar nadiren başımıza gelmiyor.

Aksine; yüzyıllardır, nesilden nesile aktarılan ve "mantığın" önüne geçen gündelik ön yargılardan bahsediyorum.


İnsan beynini bir bilgisayar olarak düşünürsek; bilişsel ön yargı temelde koddaki bir hata. İşte bu kod hatası, girdiyi farklı algılamamıza ve mantıksız bir çıktı üretmemize sebep oluyor.

Anlayacağınız, bırakın doğru karar almayı, yanlış kararlarımızı da sık sık tekrarlıyoruz. Çünkü aklımızın oyununa geliyoruz. 🤷🏻‍♀️


Bu bilişsel yanılgıların farkında olmayı, daha doğru kararlar almamız için çok değerli buluyorum. Bu nedenle bilişsel model ve ön yargılarla ilgili sıkça yazıp çiziyorum.

Zihinsel modellerle ilgili şüphesiz pek çok harika kitap var.



Eğer kararlarımızı nasıl aldığımızı, belirli yargılarımızın bizi nasıl etkilediğini ve zihinsel ön yargılarınızı nasıl aşacağınızı anlamak isterseniz, kitabı okumanızı da samimiyetle tavsiye ederim.


Bugün Kahneman’ın da kitapta yer verdiği 3 zihinsel ön yargıyı özetlemek istedim.


Doğru Karar Almamızı Etkileyen 3 Zihinsel Ön Yargı


1. HALO ETKİSİ


Bir partide Ahmet adında biriyle tanıştınız ve onunla sohbet ediyorsunuz. Bir ara, size hayır kurumlarına katkıda bulunan birilerini tanıyıp tanımadığınızı soruyor. Onun hakkında çok az şey de biliyor olsanız, onun iyi biri olduğuna dair bir inanca kapılırsınız.


Başka bir deyişle, zihniniz Ahmet’i yardımsever olarak etiketler ve bu olumlu özelliği onun tüm karakterine atfederiz.


Ahmet’in bir yönünü beğendiniz ve bu yüzden onunla ilgili diğer her şeyi beğeneceğinizi varsaydınız. Bir kişi hakkında çok az şey bilsek bile genellikle onu onaylar ya da onaylamayız.

Halo Etkisi; tam da bu. Bir kişi, olay, ortam hakkında sahip olunan olumlu ya da olumsuz bir izlenimin; onun tüm özelliklerine genellenmesi.


Oysa örneğin birinin yardımsever olması, onun aynı zamanda işbirlikçi ve kibar olduğu anlamına gelmiyor.


Halk arasında içinin güzelliği dışına yansımış denir mesela. İşte bu da tam bir Halo örneği..


Toplumda yaygın olarak rastlanan bu etki, hem bizim diğer insanlara olan bakışımızı, hem de diğer insanların bize olan bakışlarını etkiliyor.


Bir başka örnek vereyim:


Riskli bir ameliyat geçirmeniz gerektiğini ve hastanedeki iki cerrahtan (ikisi de aynı seviyede) birini seçeceğinizi düşünün.


İlki karizmatik bir cerraha benziyor. Yakışıklı, şık giyimli ve nazik konuşuyor.


İkincisi ise cerrahtan başka her şeye benziyor. Bakımsız, giyimi kuşamı dökülüyor, belki ter kokuyor ve konuşmaları filtresiz.. Hatta biraz kaba..


Siz hangisini seçerdiniz?


Beyninizdeki her hücre size ilkini seçmenizi söyleyecektir, ancak diğerini seçmelisiniz.


Muhtemelen daha yetenekli bir cerrahtır çünkü diğeriyle aynı seviyeye ulaşmak için insanların algılarına karşı savaşmak zorunda kalmıştır.


Ya da öyle çok ameliyat yapıyor ve yorgundur ki, kendine bakamadan sizin karşınıza çıkmıştır. Belki de tam da o an zorlu bir ameliyattan çıktı?


Halo Etkisi'ni fark ederek o kaba saba algıladığınız cerrahı seçerseniz, ameliyatınızda başarı şansınız daha yüksek olabilir.


Zihinlerimiz hızlı karar almaya meyillidir. Ancak bu genellikle hatalara yol açar, çünkü her zaman doğru bir karar vermek için yeterli veriye sahip değiliz.

Bu nedenle; herhangi bir konu veya insanla ilgili bir karara varmadan önce, Halo etkisi içinde olup olmadığınızı kontrol edin. Biraz duraklayabilirseniz, büyük resmi görebilirsiniz.


2. ÇERÇEVELEME ETKİSİ


Çerçeveleme etkisi, bireyin kararlarının bilginin kendisinden ziyade, bilginin sunulma şeklinden etkilendiğini ifade ediyor.


Yani, olayları nasıl algıladığımız büyük ölçüde bize nasıl anlatıldığına bağlı.


Bir örnek vereyim:


Diyetinize dikkat ediyorsunuz ve süpermarkete gittiniz. Süt reyonundasınız. Birinde; yağ oranı %30 yazıyor, diğerinde %70'inde yağ içermez yazıyor. Hangisi tercih edersiniz?


Çoğunluğu söyleyeyim, elbette %70 yağsız olan seçiliyor. Aslında her ikisi de aynı şeyi söylüyor fakat %70 hem olumlu hem de daha büyük bir rakam olduğundan zihnimiz karar verirken buna odaklanıyor.


Bu etkiyi sıklıkla satış ve pazarlama alanında görüyoruz. Ancak medyadan ekonomiye ve politikaya kadar her yerde kullanıldığını da söylemem gerekiyor.


Başka bir örnek de tıp dünyasından gelsin:


Onkologlar arasında yapılan bir araştırmada; kanserli hastaları ameliyat etmeleri halinde hayatta kalma şanslarının %90 olduğu söyleniyor. Bir diğer gruba ise, ameliyat sürecinde her 10 hastadan birinin öldüğü söyleniyor.


Neye karar verirler dersiniz? Bence doğru tahmin ettiniz, tabi ki ameliyata sıcak bakmaya başlıyorlar.


Çünkü zihnimiz olumsuzdan kaçma eğilimindedir, buna kayıptan kaçınma arzusu da denir.


Zihin kazananların oyununda olmak ister. Ve kaybın acısını kazançtan 2 kat daha yoğun hisseder.


Yani yazı-tura sonucu 1000 TL kaybetmenin vereceği acı, 1000 TL kazanmanın vereceği sevinçten iki kat daha fazla hissedilir.


Çerçeveleme etkisi altında yanlış kararlar vermemek için, bu zihin oyununun farkında olmamız önemli. Bu nedenle yine, kritik bir karar anında hızlı düşünmeyin diyeceğim. Analitik düşünce çaba gerektirir.


3. BATIK MALİYET YANILGISI


Bir açık hava konserine bilet aldınız ancak öğreniyorsunuz ki, o gün hava berbat. Büyük ihtimalle boşa para vermemiş olmak için, üşütüp hasta olabileceğinizi bilseniz bile, o konsere gidersiniz.


Bu, batık maliyet olarak bilinen bir yanılgıdır.


Bir şeye ne kadar çok kaynak yatırırsak, içimize sinmese bile devam etme olasılığımız o kadar yüksektir. Kendimizi, israftan kaçındığımıza ikna ederiz.

Bir başka örnek vereyim.


Varsayalım bir kafe açmak için bir sürü para yatırdınız. Ancak kafenin tadilatı yapılırken anladınız ki, bu iş size göre değil. Yine de devam edersiniz, çünkü para - emek - zaman harcamışsınızdır.


O an bırakmadığınız için sonra ne olacak peki? Hiç istemediğiniz bir işe girmek için daha da fazla para ve zaman harcayacaksınız. 🤷🏻‍


Harcadığımız zaman, emek veya parayı düşünerek yanlış bir davranışımızı sürdürmekte ısrarcı olmak, zihinsel bir oyundur ve “battı balık yan gider” deyimi de bu nedenle söylenmiştir.


Oysa bazı şeyleri kovalamayı bırakacağınız zamanı bilmek ve dahası vazgeçebilmek müthiş bir erdemdir ve sizi daha iyi ve farklı alternatiflere götürür.


Evet, Nobel ödüllü Daniel Kahneman’in yanı sıra, Annie Duke, Dan Ariely gibi çığır açan yazarların da kitaplarında yer verdiği zihinsel ön yargılardan 3 tanesini paylaştım bugün.

Bu akıl oyunlarının farkına varabilirsek, hayatımızla ilgili daha doğru kararlar alabileceğimize yürekten inanıyorum.


Umuyorum, bu içeriği sevmişsinizdir. Eğer beğenir, paylaşır veya yorumlarınızı iletirseniz, bize de harika bir motivasyon olur.


 

- Eğer henüz Haddini Aş Bülten üyesi değilseniz ve benzer içeriklerden ilham almak isterseniz; buradan bülten ailemize katılabilirsiniz. (Ücretsiz) - Eğer;

  • İş yaşamınızı 9-5'ten kurtarmak

  • Daha refah içinde bir yaşam sürmek

  • Kişisel girişimcilik ve akıllı yatırım yapmakla ilgileniyorsanız




Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


Yazı: Blog2_Post
bottom of page