Pek çok çalışanın temel mutsuzluk sebebi işlerini anlamlı bulmamaları.
Ve aslında yaptığınız işin anlamını bulmak hiç de zor değil.
İlk adımınız “Ne iş yapıyorsunuz?” sorusuna verdiğiniz cevabı değiştirmek olmalı.
Nasıl mı? Buyrun anlatıyorum.
İnsanlara ne iş yaptıklarını sorduğunuzda, daha ziyade yerine getirdikleri iş aktivitelerini ve unvanlarını söylerler; satış(aktivite) direktörü (unvan), gişe (aktivite) memuru (unvan), genel (açıklaması zor bir aktivite) müdür (unvan) gibi.
Aynı soruya verilen başka türlü bir yanıtsa uzmanlık alanı ve meslek isminin bir araya getirilmesidir; matematik (uzmanlık) öğretmeni (meslek), çocuk (uzmanlık) doktoru (meslek), ceza (uzmanlık) avukatı (meslek).
Ben insanların işlerini bu klasik şekillerde tanımlamalarının bazı risklere yol açtığını düşünüyorum.
Mesela işimizi bu şekilde ifade etmenin farklılaşmamızı ve yaratıcılığımızı engellemesi riski var.
Ticari anlaşmaların İngilizce-Türkçe tercümesinde uzmanlaşmış bir çevirmeni ele alalım örnek olarak.
Bu kişi işini İngilizce çevirmeni olarak ifade ettiğinde, yalnızca önüne konulan metinleri doğru bir şekilde tercüme etmeye odaklanacaktır.
Oysa iyi düşünürseniz, hizmet verdiği müşterilere kattığı değer yaptığı çeviri değildir. Muhtemelen müşterileri çevirdiği metinler sayesinde ticari olarak karlı ve kendilerini riskten koruyan anlaşmalar yapmayı hedefliyorlardır.
Eğer çevirmen işini müşterilerine kattığı “değerle” tanımlarsa, vereceği hizmeti zenginleştirebilecek, sadece bir çevirmen olmaktan çıkıp, müşterilerinin ticari başarısına yardımcı olan bir danışman rolünü oynamaya başlayacaktır.
Sizce hangisi müşteriler için daha değerli, daha vazgeçilmez bir hizmet olacaktır?
Çevirmenlik mi, ticari anlaşmalarda başarı için yardımcı olan bir dil uzmanı mı?
Bir başka risk ise iş tatminsizliğine dayalı mutsuzluk riski.
Profesyonelleri belki de en mutsuz eden konulardan birisinin bununla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Özellikle büyük kurumlarda çalışan profesyoneller dünyayaya ne değer kattıklarının farkında değiller, çünkü işlerini dünyaya ve müşterilerine kattıkları değerle tanımlamıyorlar.
Her ne kadar Maslow “kendini gerçekleştirmeyi” ihtiyaçlar hiyerarşisi sıralamasında motivasyon için ilgilenilmesi gereken en son alan gibi tanımlamışsa da, kendini gerçekleştirmenin piramidin en tepesindeki ihtiyaç olduğunu da gözden kaçırmamak gerek.
Evet yeme, içme, barınma, ait olma gibi temel fiziksel ve sosyal ihtiyaçlar da önemlidir ama, insan bu dünyaya ne kattığını bilmeden mutlu olamaz, tatmin edici bir hayat sürdüremez.
Böyle bakarsak, mesela bir yatak firmasında çalışan ve kendisini “Satış Uzmanı” diye adlandıran birisinin dünyaya ve müşterilerine kattığı değeri ifade etmesi ve işinden mutluluk duyması çok zordur.
Evet şirketinizin satışlarını yükseltmek hedefiniz olabilir ama bunu gerçekten dünyaya değer katan, hayatınızı anlamlı kılan, kendinize gerçekleştirmenize yardımcı olan bir iş olarak görebilir misiniz?
Oysa örneğimizde profesyonel “müşterilerimi rahat uyumalarına ve sağlıklı olmalarına yardımcı olan ürünlerle buluşturuyorum, onların hayatına kalite katıyorum” diyebilirse (tabii içten ve inanarak) onun adına işler değişmeye başlayacak, yaptığı işin önemini ve değerini daha iyi tanımlayacaktır.
Öte yandan bu örneğimizdeki satıcının sattığı ürüne ve çalıştığı şirkete inanması da önemlidir. O ada ayrı bir yazının konusu olsun.
Hadi siz de hem kendinizin, hem de size bağlı çalışanlarınların işlerini klasik ifadelerle değil de, müşterilerinize ve dünya ne kattığınız ile tanımlayın.
İnanın o zaman her şey size başka türlü görünecek ve önünüze yepyeni fırsatlar çıkacak.
Ayrıca Bakınız; Neden Şirketinizde Sunumları Yasaklamalısınız?
Commentaires