Standartlarımız aşırı yüksek. Öz değerlendirmelerimiz fazlasıyla eleştirel. Sosyal medya bizi imkansız ideallerle dolduruyor ve sosyal karşılaştırma öz güvenimizi yerle bir ediyor.
İnsanların yaklaşık %70'i kariyerlerinden memnun değil. Bunun üzerine bir de yukarıdaki gerçekleri eklediğimde; insanların neden bitkin, endişeli ve umutsuz olduklarını anlamak zor değil.
Kendimizi ve başkalarını imkansız bir standarda tabi tutuyoruz. Psychological Bulletin Dergisi'nde yayınlanan bir araştırmaya göre mükemmeliyetçilik giderek artıyor. Bu artış; yeme bozuklukları, anksiyete ve depresyon gibi ciddi ruh sağlığı sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Yani mükemmel olacağız diye, hem sağlığımız tehlikede hem de kariyerimiz.
Başlangıçta Her Şey Harikaydı Belki de..
Bir mükemmeliyetçiyseniz, bu zorlayıcı eğiliminize rağmen, kariyerinizin erken dönemlerinde güzel başarılar elde etmiş olabilirsiniz.
Ayrıntılara gösterdiğiniz ekstra özen ve her şeyi doğru yapma takıntınız, ilk etapta öne çıkmanıza ve yükselmenize yardımcı olmuş olabilir.
Ancak etki alanınız ve yaptığınız işin ağırlığı büyüdükçe bunalmaya başlarsınız.
Hataya yer yoktur. Her şey önceliklidir ve hiçbir şey aksayamaz.
Her şeyi istediğiniz düzeyde yapmak için yeterli zamanınız yoktur, ancak geri çekilirseniz başkalarının ne düşüneceğinden korkarsınız.
Kimse sizin kadar iyi yapamaz, en iyisi kendinizin yapmasıdır.
Argümanınızın/projenizin/fikrinizin kusursuz olduğundan emin olmak istiyorsunuz ki, kendinizle gurur duyun ve insanlar sizi takdir etsin.
Tanıdık geldi mi?
Bir şeyi iyi yapmaya çalışmayı asla eleştiremem. Hepimizin elimizdekinin hakkını verelim, itirazım yok. Ancak mükemmeliyetçilik ne ölçeklenebilir, ne de sürdürülebilir.
Peki bu konuda ne yapacağız?
Modern batı dünyasının taktiklerine odaklanmak yerine, kökleri kadim bilgeliğe dayanan bir düşünce sistemini benimsememizi öneriyorum: Wabi-sabi
Daha önce birkaç farklı yazıda, bu felsefeye yer vermiştim, ama arada bir hem kendime hem de size hatırlatmakta fayda görüyorum.
Wabi-Sabi Felsefesi
Wabi-sabi, kusurluluğa, kırılganlığa ve tamamlanmamışlığa değer veren bir Japon felsefesi.
Wabi, yaratım sürecinden kaynaklanan tuhaflıkları ve anomalileri benzersiz ve zarif görür. Kusurlar her şeyi daha ilginç ve dolayısıyla daha değerli kılar.
Sabi, zaman içinde ortaya çıkan güzelliği ve dinginliği tanımlar. Günlük yaşamın yıpranması ve aşınması onu daha eşsiz ve güzel kılar.
Wabi-sabi felsefesinden esinlenen Kintsugi sanatını düşünün.
Kintsugi, kırılan seramik eşyaların, kırıldıkları yerlerden, altın tozu ve reçine karışımı ile tamir edilmesi demek.
(Kelime anlamı olarak (金 継 ぎ) kintsugi = kin: altın, tsugi: birleştirmek.)
Kintsugi'nin amacı kırılmış bir objeyi tamir ederek orijinal halini yeniden yakalamak değildir. Bakanların, kusurluluğun içindeki güzelliği görmesini sağlamaktır.
Tamir edilen obje, artık yeni bir objedir ve farklıdır. O aslında “yeniden doğmuştur”.
Kuntsugi işte bu anlamda, Japon felsefesi Wabi-sabi’ye dayanır. Kusurlu olanı kabul etmek ve onun içindeki güzelliği görmek..
Felsefeden uzaklaşıp, rasyonelliğe yaklaşsam bile, bu gerçek değişmiyor.
Düşünsenize; doğanın kendisi; sadelik, büyüme ve çürüme ile ilgili.
Ya da en basitinden içinden lezzet fışkıran doğal bir domatesi veya elmayı düşünün.
Hiç tarım ilacı, hormon takviyesi almadığından; doğalı yamuk yumuktur.
Bazı yerleri çürümüştür hatta yer yer içi kurtludur.
Ama bizim için en sağlıklısı, en lezzetlisi budur. Bugün bu tip organik sebze meyve bulmak için 2-3 kat para harcıyoruz. Yani doğal olarak kusurlu olanın peşindeyiz.
Aynı şey biz insanlar için de, ürettiklerimiz için de, kariyerlerimiz için de geçerli.
Bir wabi-sabi kariyeri, yolculukta kazanılan bilgeliği ve oraya ulaşmak için kat ettiğiniz dolambaçlı yolun güzelliğini kutlar. Kökleri deneyime, büyümeye ve sürekli gelişime dayanır.
Sizde öz güven yaratır, çünkü hata yoktur.. Yamulmak, yara almak normaldir, yolculuğun parçasıdır. Ve sadece ileriye doğru adımlar vardır.
Kısacası, Wabi-sabi felsefesi bence mükemmeliyetçiliğin panzehiri.
Mükemmeliyetçiliğiniz Neden Sizi Geri Tutuyor?
Mükemmeliyetçiliğin ulaşılamaz bir ideal için çabalamak ve ardından söz konusu ulaşılamaz ideale ulaşamadığınız için kendinizi cezalandırmak olduğunu hatırlatmak isterim.
Yüksek başarı peşinde olduğunuzdan, bir şeylerde "vasat - standart"olmaktan hoşlanmazsınız. Cevaplara sahip olmamaktan da hoşlanmazsınız. Bu rahatsız edicidir çünkü başarılı olmaya alışmışsınızdır.
Bu kimliğinizin bir parçası haline gelir. Ancak bu durum korkutucu derecede yüksek riskli bir soruyu gündeme getirir: Olur da başarısız olursanız, ne yapacaksınız?
Bu nedenle, gerçekten istediğimiz bir şeyde potansiyel olarak başarısız olmaktansa; "güvenli" bir şeyde başarılı olmayı tercih edersiniz.
Yani bir hamle yapıp ıskalamamak için, sizi mutsuz eden bir kariyere devam ediyor olabilirsiniz.
Ne zamandır çok istediğiniz o projeye başlamıyorsunuz, çünkü çevrenizdekiler bocaladığınızı görebilir. Bir şeyleri batırabilirsiniz..
Kendinizi bu atılımdan vazgeçiriyorsunuz çünkü her şeyin önce güzelce bir sıraya girmesini istiyorsunuz. Kusursuz bir plan, adımları net çizilmiş yol haritası olmadan yola çıkılmaz.
Gerçek bir etki yaratacak TEK bir önemli aksiyona odaklanmak yerine, kenarda köşede kalmış pek çok küçük şeyi mükemmelleştirmeyi hedefliyorsunuz.
Yanlış bir hamle yapmak istemediğiniz için takılıp kalıyorsunuz.
Hatta belki mükemmeliyetçilik üzerine yazdığınız o blog yazısını takıntılı bir şekilde yeniden yazıyorsunuz, çünkü kilit bir noktayı kaçırmaktan korkuyorsunuz ;))
Kariyer mükemmeliyetçiliği, uçurumun üzerinden karşıya geçebileceğiniz tek bir doğru yol olduğunu düşündürür. Bu durumda sıkışıp kalmış olmaya şaşmamalı.
Hedefinize Doğru İlerlerken Hata Yapmazsınız
Mükemmeliyetçiliğin üstesinden gelmek için, her adımı doğru ya da yanlış gibi yorumlamak yerine, sürece yani yolculuğun bütününe odaklansanız nasıl olur?
Wabi-sabi'nin bize öğrettiği gibi, bu adım kusurlu olabilir ama aynı zamanda geçicidir. Başka bir adım atma zamanı. İlerleyin, dönün, değişin - her seferinde daha da iyi bir şeye doğru ilerleyin.
Sürekli eylem aynı zamanda riskleri azaltır çünkü herhangi bir adımın mükemmel olması ihtiyacını azaltır. Bu sadece bir adımdır. Büyük sonuçları olan bir adım değil. Gerçek hayattan veri elde etmek, öğrenmek ve ince ayar yapmak için milyonlarca fırsat sunan ufacık bir adım.
Hangisi kulağa daha hoş geliyor: Pürüzlü de olsa ileriye atılmış bir adım mı? Yoksa bozulmamış bir kariyer durgunluğu mu?
Tatmin edici bir kariyere giden yol çatlaklarla doludur. İşte altını burada bulursunuz.
Unutmayın:
Kendimiz hakkında en çok şey öğrendiğimiz deneyimler en rahatsız edici ve zorlayıcı olanlardır: Nelerde harika olduğumuzu, bizim için en önemli olan şeyleri ve değerlerimizi keşfederiz.
Bazen gerçekten harika olduğumuz şeyler yüzeyin altında, bu çatlaklardan birinde gizlidir.
Ancak; yola çıkmadıkça bunu bilemezsiniz.
********
Psychology bulletin de yayınlanmış ve mukemmelliyetciligin giderek arttığını iddia eden makalenin linkini paylaşır mısınız lütfen? Teşekkür ederim, selamlar, saygılar