Hangi iş adamına veya girişimciye ''başarının tek sırrı nedir?'' diye soracak olursak ''çok çalışmak'' derler.
Ancak hayatlarını biraz incelediğimizde bizi kandırdıkları hissine kapılırız.
Bu insanların büyük kısmı yatlarıyla gezen, zamanlarının büyük bölümünü bodrumdaki evlerinde geçiren, ülke ülke gezen insanlardır çünkü.
Şu an keyiflerinin bu kadar yerinde olmasının sebebi, bir zamanlar çok çalışmış olmaları, evet. Ama sürekli çok çalışmaları değil.
Eğer zihninizde başarıya ulaşmak için sürekli çalışmamız gerektiği gibi bir algı varsa bundan kurtulmanız, belirli dönemlerde çok çalışmaktan geçtiği fikrini benimsemeniz gerekiyor.
Çok çalışma kültürü damarlarımıza işlemiş bir millet olduğumuzdan dolayı bu algıdan kurtulmanız zor olabilir. Dünyanın hiçbir yerinde bütün dükkanların bu kadar uzun saatler ve her gün açık olduğu bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Birçoğumuzun evlerinde bile rahat kalamadığını, gecenin bir saatinde telefonlara cevap vermek zorunda olduğunu da biliyorum.
Ancak çok çalışmamıza rağmen ekonomik verimde çok gerilerdeyiz. Ekonomik büyüklüğümüz bu kadar genç nüfusu olan bir ülkenin hak ettiği seviyelerin çok altında.
Nerede yanlış yapıyoruz biliyor musunuz?
Çok çalışıp az düşünüyoruz.
Çok çalışmaktan başka seçeceğimizin olmadığı durumlar elbette var.
Mesela bir girişim başlatıyorsak çok çalışmamız lazım. Hatta çoğu zaman 4-5 yıl içinde normal bir beyaz yakalının 30-40 yıl çalışacağından daha fazla çalışmamız gerekebilir.
Veya belli bir amacımız var. Bir okulu kazanmak veya bir müsabakaya katılıp orada bir derece almak istiyoruz. İşte böyle dönemlerde de çok çalışmaktan başka seçeceğimiz yok.
Bu gibi dönemsel durumların dışında yapmamız gereken şey, çok çalışma döngüsünden biraz kurtulmalı ve kendimizi düşünmeye vermeliyiz.
''Gelecekte neler başarılı olacak?''
''Hangi işleri yapmalı, hangilerini yapmamalıyım?''
''Bugün yaptığım bu işlerin gelecek için anlamı var mı?'' gibi soruları sormalıyız kendimize.
Silikon vadisi şirketlerinin kurucuları bize şunu gösteriyor: Hepsi kuruluş aşamasında gerçekten çok çalışıyorlar, istedikleri sonuca ulaştıktan sonra ise keyiflerine bakıyor, ilgi duydukları yeni alanlara yöneliyorlar. Ve birileri onlar için çalışıyor.
Çünkü buradaki insanlar parayı nasıl kazanacağı üzerinde çok kafa yoruyorlar ve nihayetinde daha az çalışarak para kazanıyor olmanın yollarını buluyorlar.
Mesela Youtube'un kurucuları siteyi kurarlarken deli gibi çalıştılar, ama şimdi onlar keyif yaparken, insanlar YouTube için deli gibi çalışıyor, videolar üretiyor, reklam gelirleri sağlıyorlar.
Doğadan ''Çok Çalışmak'' Üzerine Bir İpucu
Doğadaki hayvan davranışlarını hiç incelediğiniz oluyor mu?
Mesela otçul hayvanlar sürekli ayaktalar. Çalışıyor, kırlarda geziniyor, saatlerce geviş getiriyorlar.
Buna karşın yırtıcı hayvanlar saatlerce, hatta günlerce yatıyorlar. Karınları acıktığı zaman ise avlanıyorlar. Avlarını yedikten sonra keyiflerine kaldığı yerden devam ediyorlar.
Ben iş hayatının da böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
Zaman zaman çok çalışmamız gerekiyor, tıpkı bir çitanın saate 130 km/sa hız koştuğu zaman harcadığı kadar enerji harcamamız, belki bir miktar kendimizi tüketmemiz gerekebilir belki.
Ama işimizin tanımını çok çalışma üzerine kuruyorsak o zaman hata yapıyoruz demektir.
Çünkü hayat çok güzel, yapılacak çok güzel şeyler, insanlara fayda katabileceğimiz çok faaliyet var.
Arkadaşlıklar, ilişkiler, aile diye çok değerli kavramlar var hayatta. (Harvard Üniversitesi'nin 80 yıl süren mutluluk araştırması sonucunu görmüş müydünüz?)
Bütün bunların arasında çalışmayı en önemli şey olarak görmek pek de akıl işi değil sanki.
Bu gerçeğin farkına vardığımdan beri hayatımı şöyle kurguladım:
Yaptığım işi ve çalışmayı çok sevsem de bütün gün çalışmıyorum.
Aileme, okumaya ve merak konularıma yeterince vakit ayırıyorum. Üstelik eskisinden daha fazla para kazanıyorum. Çünkü parayı nasıl kazanacağıma dair eskisinden daha çok kafa yoruyorum.
Doğadaki hayvanları örnek alıyorum ben anlayacağınız. Düşünen, dışarıdan bakınca biraz tembel gözüken ama düşünen ve strateji kuran. Ve bir kez avlanmaya çıktığında doğru şeyler yapan ve tekrar dinlenme moduna geçen bir insan olmak istiyorum.
Çünkü yıllar sonra geriye dönüp baktığımda mutsuz ve hayatı dolu dolu yaşayamamış bir ben değil, her anın tadını çıkarmış, güzel anılar biriktirmiş bir ben görmek istiyorum.
sahada çok koşan futbolcu mu daha faydalıdır yoksa az ama yerinde hareketlerle kendini yormadan oynayan futbolcu mu? çocukluğumdan bile hatırlıyorum bu tartışmayı. "ama o teknik oynuyor!" diye savunurlardı bazı futbolcuları. biz de kendimize uyarlardık, bizi ders çalışmıyor diye eleştiren ebeveynlerimize karşı "ben teknik ders çalışıyorum!" derdik 😊
kesinlikle. Çok değil akıllı çalışmak lazım. Ben çok yoğun çeviri yaptığım yıllarda her zaman çok çalışmanın, hatta deli gibi çalışmanın mesleki olarak beni çok ileriye götüreceğine inanırdım ancak bu beni tüketmişti. Beynim dinlendiğinde daha iyi çeviri yapar oldum. Bu da sonradan beni çok iyi bir konferans tercümanı ve İngilizce öğretmeni yaptı.