Hepimiz günden güne artan hayat pahalılığından şikayet ediyoruz. Haklıyız da.. Belki o çok istediğimiz telefonu veya çocuğumuza hediye etmek istediğimiz yeni bir bisikleti almayı, belki gitmek istediğimiz o yurt dışı tatilini erteleyip duruyoruz. Bu üzerimize tuhaf bir ağırlık bırakıyor.
Dün gece bu konuyu uzun uzun düşünürken, hala yaşamlarımızı ve en çok da kendimizi zenginleştiren bir çok şeyin bedava olduğunu anımsadım yeniden. Sonra hafiflediğimi hissettim. Asıl zenginlik kaynaklarımızın hala bedava olması ne hoş değil mi?
Mesela:
Gülümsemek
Sabah kahve aldığımız dükkandaki garsona sıcacık bir “günaydın” demek
Yediklerimizi, kıyafetlerimizi, evde kullanmadığımız eşyaları, bilgimizi, ilgimizi başkalarıyla paylaşmak
Taksiciye, otobüs şoförüne, metrobüste her gün gördüğünüz birine “nasılsınız” diyebilmek
Ofis kapısındaki güvenliğe teşekkür etmek
Birini can kulağıyla dinlemek
Evden çıkarken sevdiğimize sarılmak
Eve girince çocuğumuzun boynunu koklamak
Bir başkasını geliştirmeye çalışmak
Uzun süredir aklımızda olan birine “hadi gel bir kahve içelim” demek
Gönderdiğiniz e posta’ya başlarken “güzel bir gün” dilemek
Bir dostuna “iyi ki varsın” demek
İş arkadaşına yardım etmek
Yardıma ihtiyacı olan birinin hikayesini sosyal medya hesaplarımızda paylaşmak
Yapmak isteyip hedef listemize yazdığımız ve bir türlü başlayamadığımızdan içten içe suçluluk hissettiğimiz her ne varsa ilk adımı atmak
Gökyüzüne, ağaçlara, denize bakıp doğanın cömertliğini kucaklamak
Çok şükür diyebilmek..
Çok şükür ki, HALA hepsi bedava!
''Evet ama ben maddi olarak da zenginleşmek istiyorum.'' diyorsanız bu yazıya bir göz atın derim. :)
Comentários