top of page

Kitap Özeti: İnsanın Anlam Arayışı

Güncelleme tarihi: 25 May 2023

1942 yılının Eylül ayında, genç bir psikiyatrist kendisini bir Nazi toplama kampının hemen önünde sıraya girmiş halde buldu. O zamanlar kimse Nazi rejimi tarafından işlenen vahşetin boyutunu bilmiyordu.


İlk başta geçici bir gözaltı kampına girdiklerini zanneden mahkumlar, durumlarının umutsuzluğunu çabucak anladılar. Kişisel eşyaları alındı, kafaları traş edildi, kollarına seri numarası dövmesi yapıldı. Önceki yaşamlarıyla ilgili her şeyden -görünüşte- uzaklaştırıldılar.


Genç psikiyatristimiz Viktor Frankl kendini insanlık tarihinin en korkunç deneyimlerinden birinde buldu. Umutsuzluk ve sefalet içinde geçen bu süreçte bir anlam bulmayı başardı. Yaşadıkları, onu deneyimleriyle ilgili bir anı defteri tutmaktan ve Logoterapi adı verilen yeni bir terapi türü geliştirmekten alıkoymadı.


Victor Frankl'ın muazzam kitabı "İnsanın Anlam Arayışı"nda okuma ayrıcalığına sahip olduğumuz hikaye bu. Kitap boyunca Frankl, okuyucuyu Holocaust kampında ortalama bir mahkum için hayatın nasıl olduğuna dair bir yolculuğa çıkarıyor ve kendi varoluşsal deneyimlerini ekliyor.


Kitap 1947'de basıldığından beri 10 milyondan fazla sattı ve 24'ten fazla dile çevrildi.


Hadi şimdi biraz daha kaybolalım kitabın sayfalarında.




Anlam Arzusu


Frankl, üç yıllık hapis cezası boyunca, birinin hayatında anlam bulabileceği üç yol olduğunu keşfediyor: Çalışarak, aşkla birine / bir şeye tutunarak ve çektiği acıyı yorumlayarak..


Frankl kamp hayatı boyunca serbest kaldıktan sonra yapmak istediklerine dair hayaller kuruyor. Logoterapi teorisini geliştirerek psikolojiye daha fazla katkıda bulunmaya adıyor kendisini.


Bir taraftan da kampa ulaştıktan sonra ayrıldığı ve aşkla bağlı olduğu karısıyla yeniden bir araya gelme düşüncesine tutunuyordu. Hatta zaman zaman karısını fiziksel varlığıyla yanında hissettiğini söylüyordu. Ancak bir süre sonra karısının Auschwitz'de, muhtemelen kendi kışlasının bulunduğu yerden birkaç mil uzakta öldüğünü öğrenecekti.


Frankl'ın düşünce süreci ona anlam verdi ve hapsedildiği Auschwitz ve Dachau kamplarında günlük yaşamın zorluklarını aşmasına yardımcı oldu. Geride bıraktığı hayatı düşünmek yerine, her an bir anlam bulmaya ve gelecekte yapmak istediklerine odaklandı. İster karısıyla yeniden bir araya gelme düşüncesi, isterse Logoterapi fikirleri üzerine sürekli yansıması olsun, Frankl onun için neyin anlamlı olduğunu düşünerek zaman geçirdi. O, acı çekmenin onu güçlendirdiğinin ve bu acı deneyimin ona farklı şeyler öğrettiğinin farkındaydı.



 

Bu özet ücretsiz üyelerimiz içindir. Uluslararası ses getirmiş tüm kitap özetlerimize ulaşmak isterseniz, sizi Kitap Ekspresi'ne davet ediyoruz.


Kitap Ekspresi'nde özetlerimiz artık sesli olarak da sizlerle buluşuyor. Kitap Ekspresi'ne üye olun, hem her hafta bir bestseller kitabın özet ve ana fikirlerine ulaşın, hem dilerseniz özeti okumak yerine dinleyin. Önceki tüm ücretli özetlere de anında ulaşabilirsiniz. Hadi tam burada bekliyoruz!


 

Logoterapi

İnsanın Anlam Arayışı'nın, önce uygulamayı göstererek ve daha sonra kitapta bunun arkasındaki gerçek bilimi açıklayarak neredeyse tamamen Frankl'ın Logoterapisi ile ilgili olduğu iddia edilebilir. Logoterapi, insanların yaşamlarında anlam bulmalarına yardımcı olmaya odaklanan bir psikoloji okuludur. Konsept, Sigmund Freud ve Alfred Adler'in önceki katkılarından sonra “Üçüncü Viyana Psikoterapi Okulu” olarak da anıldı. Freud ve Adler'den farklı olarak Frankl, varoluşsal anlam arayışının bir insanın hayatındaki ana motive edici güç olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, Frankl varoluşçuluğa odaklanan bir terapiye ihtiyacımız olduğunu savunuyor, çünkü Frankl'a göre esas olarak acı çekmemizin sebeci anlam duygumuzu yitirmiş ya da hiç bulamamış olmamız..


Frankl, bu teoriyi toplama kampındaki deneyimleriyle destekliyor ve anlamsız yaşayanların kamptaki hayatta kalma mücadelesine yenik düştüğünü kitapta sıklıkla vurguluyor.



Hayatın Anlamı


Diğer terapilerden farklı olarak, insanın geçmiş tecrübelerine odaklanmaktan ziyade, hayata ve yaşanılanlara dair farklı bir bakış açısı geliştirmeye ve anlam yaratmaya odaklanıyor Logoterapi.


Logoterapiye göre, kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı insandaki temel güdülendirici güçtür.


Logoterapi, zihinsel ya da duygusal diye tanımlanan rahatsızlıklarının birçoğunun temelde bastırılmış bir anlamsızlık ve boşluk belirtisi olduğu fikrine dayanıyor. Dolayısıyla logoterapi ile kişi kendi biricik anlamını kavrayarak anlamsızlığın ve boşluğun yarattığı rahatsızlıkları ortadan kaldırıyor.

‘’Derin acılar mı çekiyorsunuz? Hepsinin bir anlamı var, sakın pes etmeyin’’ diyor Frankl.


İnsanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey, gerilimsiz bir durum değil, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir. İnsanın ihtiyaç duyduğu şey, her ne pahasına olursa olsun gerilimi boşaltmak değil, onun tarafından yerine getirilmeyi bekleyen potansiyel bir anlamın çağrısıdır. Viktor Emil Frankl

O halde gelelim asıl soruya: Kendi anlamımızı nasıl bulacağız?


Logoterapi’ye göre yaşamın anlamını üç farklı yoldan keşfedebiliriz.


  1. Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak.

  2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek

  3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.

Kısaca açıklayacak olursak:


İlk madde, başarı yoluyla, yani ürettikçe, bir iz bıraktıkça anlama ulaşacağımızı söylüyor.


İkinci madde, iyi ve doğru şeyler yaşayarak, bir doğayı, bir kültürü, bir insanı deneyimleyerek ve bunları severek anlamımızı bulacağımızı iddia ediyor.


Üçüncü madde ise umutsuz, değiştirilemeyecek bir kaderle yüz yüzeyken, bunları kucaklayıp bir zafere dönüştürerek de anlamımızı bulacağımızı açıklıyor.

Kendi Yolunu Seç


Viktor Frankl, Auschwitz'e vardığında, neler olup bittiğine ya da ne yapması gerektiğine dair hiçbir fikri yoktu. Mahkumların çoğu artık istediklerini yapmakta özgür olmadıklarını fark etmemişlerdi. Frankl, tutsak tutulmak yerine tatile gidiyormuş gibi kişisel eşyalarını yanlarında getirip getiremeyeceklerini soran insanları bile hatırlıyor. Sıraya girmeleri emredilene kadar insanlar yaşamak üzere oldukları vahşeti henüz anlamamışlardı.


Kampa getirildiklerinde SS subayları herkese iki sıra oluşturmaları için bağırmışlardı: Kadınlar bir sıraya, erkekler diğer sıraya. Her hattın önünde, her bir kişiye kısaca baktıktan sonra sola ve sağa işaret eden bir SS subayı vardı. Ne yapıyordu? Her mahkumun çalışmaya uygun olup olmadığını değerlendiriyordu. Sola gönderilmek, kişinin kişisel eşyalarına el konulması, saçlarının tıraş edilmesi ve hemen işe koyulması anlamına geliyordu. Sağa gönderilmek, kişinin çalışmaya uygun olmadığı ve gaz odasına gönderileceği anlamına geliyordu.


İşte o koşul altında Frankl sakinliğini korumayı seçiyor. "Kontrol edebileceğim tek şey koşullara olan tepkimdi" diye anlatıyor kitabında.


“Bir insandan her şey alınabilir, ancak bir şey dışında: "Kişinin herhangi bir koşulda kişisel tutumunu ve kendi yolunu seçmesi özgürlüğü asla insandan alınamaz."

Sıra Frankl'a geldiğinde, güçlü ve dirençli görünmek için yapabileceği her şeyi yaptı. İşe yarayacağına kanaat edildi ve çalışmaya gönderildi. İçinde bulunduğu durumu kabul etme isteği sadece takdir edilecek bir şey değil, aynı zamanda benimsenecek bir şey. Kabul et ve mevcut koşullar içinde kendine anlamlı yeni bir yol inşa et!

İnsanın Anlam Arayışı'nda temel olarak savunulan düşünce şu: Her yaşamda acı vardır. Kariyerimizde, ev hayatımızda, başkalarıyla etkileşimlerimizde - her şeyde acı var. Hayat inişli çıkışlı bir yolculuktur.


"Acı kaçınılmazdır. Önemli olan acı çekmesini bilmek, yaşanılan kötü kaderin efendisi olmaktır!" İşte anlam da burada yatıyor sanırım!


Son olarak.. Kitabın tamamını okuduğumuzda cevap bulacağımız sorular şunlar:


  • Anlam hayatın neresindedir?

  • Anlamı içimizde mi aramalıyız?

  • Anlam bizim dışımızda bir yerde ya da kendimizden başka bir insanda bulunabilir mi? Hayatının gidişatını değiştiremeyeceğinin farkında olan insan için de hayatın bir anlamı olabilir mi?


Ve kitaptan şu alıntıyla bitiriyorum sözlerimi:


"Her kim ki hala yaşıyordur, o halde umutlanmak için bir sebebi vardır."


8.865 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page