”Dijital dünya” kavramı son birkaç yıldır sıkça kullanılan, birçok araştırmaya konu olan, üzerine birçok makale ve kitap yazılan bir kavram.
Özellikle pandemi sürecinde bu kavramı daha önce hiç etmediğimiz kadar tecrübe ettik ve tabiri caizse makinelere iyice entegre olduk. Daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir yaşam stilinin ortasında bulduk kendimizi.
Bu dünyanın getirdiği bir takım kolaylıklar olsa da şu ana kadar insanlar üzerinde yarattığı sistemsel bozukluklar hiç de hafife alınacak cinsten değil.
Bu yazımda bu sorunlardan birkaçına değindim ve çözüm yolları sundum.
FOMO (Fear of Missing Out)
FOMO (Fear of Missing Out), Türkçeye FIRSATLARI KAÇIRMA KORKUSU olarak çevrilebilir. Sürekli olarak ‘’Bir yerlerde bir şeyler oluyor ve ben bunu kaçırıyorum’’ diye düşünüp endişelenme ve akabinde sosyal medyayı kontrol etme dürtüsü.
Bu insanın karşılaştığı yeni bir korku değil, fakat daha önce olanı biteni bu kadar bilme şansımız yoktu. Günümüz dünyasında bu korkuyu besleyecek çok fazla mecra var.
Sanal alemde olup bitenden haberdar olmak isteme duygusu, sosyal medyanın ve akıllı telefonların kontrolsüz kullanımına ve bu kontrolsüz kullanım kısa dönemde haz ve mutluluk verse de uzun dönemde depresyona, yüksek endişeye ve düşük performansa sebep oluyor. Ve bu korku bizi önemli ve gerçek olandan uzaklaştırıyor.
Ne yapabiliriz?
Medya tüketiminizde seçici olun. Herhangi bir dijital medya kaynağını seçerken kendinize şu soruları sorun: Bunun bana getirisi ne olacak? Beni ileriye taşıyacak mı? Girmezsem ne kaybederim?
Bildirimlerinizi kapatın. Herhangi kanaldan bildirim aldığınızda beyninizdeki dopamin mekanizması aktif hale geliyor ve arama, araştırma isteğiniz artıyor. Birden kendinizi telefon elinizde, mesajlarınızı kontrol ederken ya da Instagram’da dolaşırken bulabiliyorsunuz. Ancak bildirimleri kapattığınızda, hesaplarınıza girmek sizin tercihiniz olacaktır. Hatta kendinize e-posta ve bildirim kontrol etme saati belirleyerek büyük bir adım atabilirsiniz.
Telefonunuzdan uzak kaldığınız zamanlar yaratın. Ufak tefek işlerinizi halletmek ya da yürüyüş yapmak için dışarı çıkarken yanınıza telefonunuzu almayın. Dijital ortamlardan uzak, zihninize ve beyninize iyi gelecek hobiler edinin.
Hızlı Tüketme, Çabuk Sıkılma
Her şeye kolayca erişebilen biz dijital çağ insanları, eski ansiklopedili, mektuplu dönemlerde bilgiye ulaşabilmek için ne çok sabrettiğimizi çoktan unuttuk.
Bugün saatlerce araştırma yapacak sabrımız yok. Bilgiye hemen ulaşıyor, hemen kullanıyor ve hemen atıyoruz. Ve bugün bir insanın mesajımıza cevap vermesini saatlerce bekleyecek sabrımız da yok.
Yeni dünyada medya ve reklamcılık sektörü de her zamankinden daha etkili. Gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu bilmiyoruz artık. Onlar bizim yerimize karar veriyorlar.
Anlamın değil hazzın öne çıktığı, düşünmenin değil tüketmenin tercih edildiği bir dünya yarattık. Giderek mutsuzlaşmamızın, istediğimizi elde etsek bile hemen sıkılmamızın altında da işte bu yatıyor.
Ne Yapabiliriz?
Konu ne olursa olsun; ister mal-mülk olsun ister duygular… Tüketmeden önce yaşamdan beklentilerinizi gözden geçirin ve gerçekçi olun.
Neyi, neden istediğinizi sorgulayın sürekli.
Sadeleşin. Sadeleşmeye önce zihninizden başlayın, düşüncelerinizi sadeleştirin. Çok fazla karar almaya çalışmayın. Görüş ve temas alanınızı sadeleştirin. Size fayda sağlayacak kişi ve nesneleri alın alanınıza.
Şunu unutmayın; insanı tüketim değil üretim özgürleştirir. Çünkü insan yalnızca üretirken kendisi olabilir ve yaşamını anlamlı kılabilir.
Ayrıca Bakınız; Tanıdığım En Başarılı İnsanların 5 Ortak Özelliği
Dikkat Dağınıklığı
Hedeflerimizin ve hayallerimizin hırsızı, verimlilik ve performans düşmanı… Biz ona kısaca ‘’dikkat dağıtıcı’’ diyoruz.
Dünyanın dijitalleşmesiyle birlikte ‘’odaklanamama sorunu’’ artık bir salgın haline geldi. Bu salgının en bilindik belirtileri: Bilişsel işlevimizin bozulması, verimliliğimiz ve iş kalitemizin düşmesi, derin ve yaratıcı düşünmenin zorlaşması.
Evet, bu dikkat dağıtıcılar bizi önemli olandan uzaklaştırmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Hatta bugün yapılan araştırmalar, ortalama bir ofis çalışanının odağının her 3 dakikada bir kesintiye uğradığını söylüyor.
Daha doygun yaşamamız için sahip olmamız gereken en önemli şeylerden olan konsantrasyon artık çok değerli ve ulaşılması güç bir yetenek haline geldi. Çünkü günün her saatinde dijital oyuncaklarımızla meşgulüz.
Eğer konsantrasyon yeteneğimizi geri kazanabilir, dikkat dağıtıcıları kendimizden bir nebze de olsa uzaklaştırabilirsek hayat çok daha basit, stressiz ve anlamlı olacak bizim için.
Peki nasıl başaracağız bunu? Ben verimli çalışmaları ve başarılarıyla tanınan kişilerin yöntemlerinden bahsetmek istiyorum. İçlerinden kendinize en uygun olanı seçerek adım atmaya başlayabilirsiniz. Daha fazlasını merak ederseniz Devlerden Verimlilik Tavsiyeleri Rehberi'ni okumanızı öneririm.
Ne yapabiliriz?
MIT (Most Important Task) Methodu
Leo Babauta’nın bu methodu, en önemli göreve yoğunlaşmakla ilgili bir method. Pratik ve etkili. Yapmamız gerekenleri ise şu şekilde belirtiyor:
Sabah ilk iş telefonu elinize alıp çevrimiçi olmadan önce yapmanız gerekenler hakkında düşünün. İşinizde veya yaşamınızda fark yaratacak şey ne? Birkaç tane de olabilir, fark etmez. Şimdilik rastgele birini seçip, kararsızlıkla vaktimizi harcamamanız gerekiyor. Amaç tek bir görev üzerine yoğunlaşmak. Bugün seçtiğiniz görev sizin en önemli göreviniz.
Çalışmaya başlar başlamaz, dikkatinizi dağıtabilecek tüm tarayıcı sekmelerinizi, uygulamalarınızı kapatıyorsunuz. Sizi en önemli görevinizi yapmaktan alıkoyacak her şeyden uzaklaşıyorsunuz ve 15 dakikalık bir zamanlayıcı başlatıyorsunuz.
Bu 15 dakika boyunca başka hiçbir şeyle uğraşmamanız gerekiyor. E-postaları, mesajları, sosyal medyayı kontrol etmek, başka işler yapmak, masanızı temizlemek… hepsi yasak. Ya günün en önemli görevini yapacaksınız ya da hiçbir şey yapmadan masada öylece oturacaksınız.
Bu kadar. En az iki hafta boyunca günde bir odak oturumu yapmaya çalışmanızı, eğer gayet başarılı gidiyorsanız her gün ikinci bir odak oturumu ve aralara 10 dakikalık molalar ekleyebileceğinizi söylüyor. İkinci haftadan sonra performansınıza göre odak seanslarınızı artırabiliyorsunuz.
E-Mail Kontrolü
Bu yöntem ise yazar ve girişimci Tim Ferris’in kullanıp tavsiye ettiği bir yöntem.
Ferris’e göre dikkat dağıtıcıların en büyük suçlularından biri E-posta. Ortalama bir insanın günde 77 kez E-postalarını kontrol ettiğini ve bunun net olarak bir verimlilik katili olduğunu söylüyor.
Bu yüzden E-posta’nın odaklanmanıza etkisini azaltmak için sadece saat 11.00 ve 16.00 arasında kontrol etmenizi öneriyor. Tabii bu aralığı kendinize göre de ayarlayabilirsiniz.
İkinci adım ise otomatik bir e-posta yanıtlayıcı ayarlamak. Böylece insanlar sizin her an maile cevap veremeyeceğinizden, belli saatlerde kontrol ettiğinizden haberdar olurlar.
Mesela:
‘’Herkese Merhaba, maillerimi günde sadece bir kez kontrol ediyorum, lütfen acilse beni arayın. Değilse size dönene kadar beklediğiniz için teşekkürler.
Her şey gönlünüzce olsun…’’
Pomodoro Tekniği
1990’larda Francesco Cirillo tarafından geliştirilmiş olan Pomodoro Tekniği, o zamandan beri çalışmakta sıkıntı çeken birçok insanın kullandığı ve çok memnun kaldığı bir teknik.
Bu tekniğin temelinde kısa süreli çalışma seansları ve bu seansları takip eden mini molalar var. 25 dakika çalışma 5 dakika ara periyodları şeklinde gidiyor.
İzlemeniz gereken adımlar şöyle:
1. E-mail, whatsapp, tüm sosyal medya bildirimlerini kapatıyor, telefonunuzu sessize alıp masanızdan uzak bir yere koyun. 2. Üzerinde çalışacağınız konuyu belirleyin. 3. 25 dakikayı başlatıp çalışmaya başlayın. 4. 25 dakika boyunca sadece seçtiğiniz konu üzerine çalışın. 25 dakika sonra 5 dakikalık mola verebilirsiniz.
Bir seans ve moladan oluşan 30 dakikalık bölüm 1 pomodoro oluyor. Toplamda 4 pomodoroyu tamamladığınızda, yani 2 saat sonra 25-30 dakikalık bir mola verebiliyorsunuz.
Yalnız dikkat! 25 dakika boyunca ne olursa olsun dışarıdan gelen bir uyarıcıya kaymamak çok önemli. 1 dakikalığına bile olsun başka bir işle uğraşmamanız gerekiyor.
Başlarda zorlanmanız çok doğal. Eliniz telefona kayacak, bildirimin kimden geldiğini merak edeceksiniz, ancak biraz azim ile isteyen herkesin başaracağına eminim.
Dijital diyeti yaşamlarımızın bir parçası haline getirdiğimiz bir 2022 diliyorum hepimize.
Comments