top of page
Yazarın fotoğrafıPınar Özkent

Haddini Aş Hikayeleri 79: Rene Magritte

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2023

Sürrealizmin en büyük ve en sıra dışı temsilcilerinden olan ve ressamların filozofu olarak anılan Rene Magritte, resimleriyle yüreklere dokunan bir deha adeta.

Peki Magritte'nin böylesine eşsiz eserler ortaya koyması bir tesadüf müydü?

Elbette hayır.

Magritte'nin hem hüzünlü hem de ilham verici yaşam hikayesini anlattım. Buyrun.

Rene Magritte Kimdir?

21 Kasım 1898'de Belçika'nın Lessines kentinde dünyaya gelir. Babası bir mısır tüccarı, annesi ev hanımıdır.

Resime olan tutkusunu 12 yaşında keşfeder. O yaşlarında eline aldığı fırçasını bir daha hiç bırakmaz.

Elbette tarzı dönem dönem farklılıklar gösterir, ancak küçük yaşlarında öyle bir travma yaşar ki, bunun izlerini hayatı boyunca üzerinden atamaz ve imgelemini derinden etkiler.

Magritte henüz 14 yaşındayken bir gürültü duyarak uykusundan sıçrayarak uyanır. Pencereden dışarı baktığında tüm komşularının evlerinin önünde panik halde bağrışıp hareket ettiklerini görür.

Dışarıya çıktığında annesinin kasabadaki köprüden ıramağa atlarken görüldüğünü öğrenir.

Şok haldeki Magritte ve komşuları, ırmak boyunca saatlerce yürüyerek annesini bulmaya çalışırlar.

Sonunda bulurlar ama iş işten geçmiştir.

Annesi ırmağın kenarında, geceliği sıyrılmış ve yüzünü kapatmış bir halde cansız olarak yatıyordur.

İşte zihnine kazınan bu sahne, Magritte'nin insan portrelerini yüzleri hep bezlerle örtülü şekilde resmetmesine neden olur.

Bir sene sonra Magritte, gördüğü anda onu büyüleyen Georgette Berger ile karşılaşır. Bu da Magritte'nin hayatını derinden etkileyecek bir diğer olaydır. Çünkü uzun bir süre onunla bir daha karşılaşamaz ancak zihninden de atamaz Georgette'yi.

Parlak bir öğrenci olmayan Rene, 1916 yılında liseyi bitirdikten sonda Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydolur.

Akademi yıllarından fütürist ve kübik tarzda resimler çizer.

Magritte için resim bir iletişim aracıydı. Bu yüzden eserleri felsefiktir. Onu diğer ressamlardan ayıran da işte bu özelliğidir.

Hegel, Martin Heidegger, Jean-Paul Sartre ve Michel Foucault yakından takip ettiği ve etkilendiği düşünürlerdir.

Kübist ve fütürist eserler verdikten sonra tarzı sürrealizme doğru kayar. Aslında sürrealizm, Magritte'nin kendini bulduğu akım olur.

Bu arada 1922 yılında çocukluğunda onu büyüleyen Georgette Berger ile tekrar karşılaşırlar ve evlenirler.

Bir dönem yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle bir fabrikada, duvar kağıdı motifleri boyayarak hayatını kazanmaya çalışır. Ayrıca poster ve halı desenleri, fuar standı tasarımları ve reklam eskizleri çizdiği dönemler de olur.

Ancak ne olursa olsun resim çizmeyi asla bırakmaz.

Resimlerinde nesneleri, gündelik objeleri öyle farklı bir şekilde konumlar ki izleyiciyi hem şok eder hem de büyüler. Tam anlamıyla gerçek dünyaya bir meydan okumadır bu.

Magritte'nin yankısı en büyük olan ve çoğu kesim tarafından en önemli sayılan eseri İmgelerin İhaneti (la trahison des images)'dir.

Eserde gayet gerçekçi bir şekilde resmedilmiş piponun altındaki şu yazı dikkati çeker: ''Bu bir pipo değildir.''

Bu eseri ile eleştiri yağmuruna tutulur Magritte.

O ise eleştirenlere yalnızca şöyle bir soru sorar: ''Resimdeki pipoyu doldurabilir misiniz?''

Aslında nesne-sembol ayrımının üzerinde durur. Resimde bir pipo vardır. Ancak bu pipo gerçek midir? Hayır. Yalnızca resimsel bir gerçeklik taşıyan bu pipoyu kullanmamız imkansızdır.

“Sözcükler kesinlikten uzak, güvenilmez şeylerdir; ama biz gene de görüntülerden çok güveniriz sözcüklere. Bu arada görüntülerin de görsel gerçeklere yaklaşabileceğini kabul ederiz." Rene Magritte

Öyle bir eserdir ki bu, Foucault, Magritte'nin bu felsefik eseri üzerine bir kitap yazar.

Magritte eserlerinde sadelik hep ön planda olmuştur.

En çok fötr şapka, elma, pipo nesnelerini kullanmıştır resimlerinde. Gizemli ve tamamlanmamış ögeleri de sıklıkla kullanır.

''Zihin bilinmeyeni sever. Haliyle zihnin anlamı bilinmediği için zihin de anlamı bilinmeyen görüntüleri sever."

Kendi adıma tanımlayacak olursam; insanı yormayan, sadeliği ve zerafeti ile hem huzur veren hem de hüzünlendiren, aynı zamanda derin mesajlar barındıran eserlerdir onunkiler.

Eserleriyle hem kesimden insanı hayrete düşürmeyi başaran Magritte, 1967 yılında hayata gözlerini yumdu. Ve dünyadan geçmiş en yetenekli, en sıra dışı ve en ilham verici sanatçılardan biri olarak adını tarihe yazdırdı.



1.113 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page