top of page
Yazarın fotoğrafıPınar Özkent

Haddini Aş Hikayeleri 8: Walt Disney

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2023

Kaç kez yenildin? Kaç kez giriştiğin bir iş başarısızlıkla sonuçlandı?

Çoook. Biliyorum.

Peki tüm bu yaşadıkların seni pes etme noktasına getirdi mi?

Eğer cevabın ‘’evet’’ ise az sonra anlatacaklarımın sana yeniden güç vereceğine eminim. Ardında kocaman bir medya şirketi, ölümsüz karakterler ve filmler bırakan Walt Disney’in hayatını anlatacağım bugün. Ve ondan öğrenecek o kadar çok şeyimiz var ki…


İrlanda göçmeni bir ailenin çocuğu olan Walt, çok zor bir çocukluk dönemi geçirir.

Babası hasta olduğu için çalışmıyordu ve ailenin ekonomik durumu kötüydü. Bu nedenle Walt’ın omuzlarında koca bir yük vardı. Sürekli çalışıp para kazanması gerekiyordu. Bu arada ailesi çok fazla taşındığından, küçüklüğü sürekli bir yerlere adapte olmaya çalışarak geçiyordu.

Haliyle okul hayatı da yok gibiydi. Hiçbir zaman derslerine odaklanabilen bir çocuk olamadı. Fakat diğer çocuklardan bir farkı vardı: Çok geniş bir hayal dünyasına sahipti ve çok fazla hayal kuruyordu. Öyle ki, öğretmenleri onu genelde ders esnasında hayal kurarken ya da resim yaparken yakalıyordu.


Büyüdükçe hikaye anlatmaya da başladı. Arkadaşlarını toplayıp hayal ettiği kahramanları ve onların hikayelerini anlatırdı. Ve anlattıklarını kalemle de resmederdi.

Çevresindeki hayvanları izlemeyi de çok severdi. İnsanlara benzeyen davranışlarıyla hayal ediyordu onları sürekli. Mesela bir deve kuşuna bale yaptırıyor, bir ineğe piyano çaldırıyordu zihninde.


Walt 10 yaşındayken dayısının yardımlarıyla bir iş buluyor. Tren garında yiyecek ve gazete satmaya başlıyor. Ve trenlere hayrandı kendisi. Yarattığı tema parklarına bakınca bunu anlamak hiç de güç değil, değil mi?


Küçük Walt, her sabah 4.30’da uyanıp gazete satmaya gidiyordu. Hem okuldan önce hem okuldan sonra yapıyordu bu işi. Çok yorucu bir iş olsa da ailesine yardım etmek zorunda olduğu için 6 yıl boyunca yapıyor bu işi.


Eğitim hayatına Chicago’daki Mckinley Yüksek Okulunda devam ediyor. Burada da okul gazetesinde yayımlanması için 1. Dünya Savaşıyla ilgili resimler çiziyor, geceleri ise çizim yeteneğini geliştirmek için kurslar alıyordu.


16 yaşına geldiğinde okulu bırakıyor ve çılgın bir karar alarak Almanlarla savaşmak için orduya katılmak için başvuruyor. Ancak henüz 17 yaşını doldurmadığı için kabul edilmiyor. İnatçı Walt pes eder mi? Bu kez sahte bir kimlik ile Kızıl Haç’a başvuruyor. Kabul ediliyor ve Fransa’ya gönderiliyor, 1 yıl boyunca ambulans şoförlüğü yapıyor.

Ordu’daki görevi biter bitmez Kansas’a geliyor. Artık 18 yaşında ve deli gibi istediği bir hayali var: Karikatür sanatçısı olmak.


Bir süre sonra bir sanat atölyesinde işe giriyor ve burada dönemin çizgi film sanatçısı Iwerks ile tanışıyor. Fakat daha bir yıl bile olmadan severek girdiği bu işinden ‘’yeterince yaratıcı olmadığı için’’ kovuluyor.


Disney’in yerinde olsaydı birçok kişinin vazgeçeceğini, hayallerini bir kutuya koyup kaldıracağını biliyoruz. Aslında çoğu zaman o vazgeçme noktamız, hayatımızın dönüm noktasına o kadar yakın ki.


Yaşadığı olumsuzluklara rağmen içindeki üretme, hayallerine ulaşma arzusu tükenmiyor asla, tam tersine alevleniyor. Ve çizmeye devam ediyor Walt.


İyimserlikle yürüdüğü yolda, arkadaşı Iwerks ile bir şirket kuruyorlar: “Iwerks-Disney Ticari Sanatçıları”. Ancak müşteri çekmeyi başaramadıkları için bir ay dolmadan iflas ediyorlar. Bir hayal kırıklığı daha… Hayallerinin peşini bırakmak mı? Asla.

Bakın yaşadığı zorluklar ile ilgili ne diyor:


’Hayatımda ters giden şeyler, önüme çıkan engeller, başıma gelen belalar bana güç kazandırdı. Başınızda türlü türlü dert varken bunu fark edemeyebilirsiniz ama suratınıza inen bir yumruk, hayatta başınıza gelen en iyi şey olabilir.”


Değişimin hayallerine duyduğu sonsuz inançla gerçekleşebileceğini bilen Walt, kamerasını satıp Hollywood’a yerleşiyor.


Kardeşi ile birlikte güçlerini birleştirmeye karar verip dayılarının garajında başlıyorlar çalışmaya. Her gün bıkmadan usanmadan kurguladıkları Alice serisini satmaya çalışıyor. Defalarca kez reddediliyorlar ve sonunda bir çizgi film dağıtımcısı, yeni seriler aradığını söyleyerek kabul ediyor.


Sonunda yüzleri gülüyor Walt ve kardeşi Roy’un.


Alice serisi büyük ilgi görüyor ve işleri büyütmelerini sağlıyor. Ofislerini değiştirip yeni elemanlar alıyorlar. İlk işe aldığı kişi ise arkadaşı Iwerks oluyor.


Motivasyonları iyice yükseliyor artık. Bir süre sonra Şanslı Tavşan Oswald karakterini oluşturuyor.


Bu karakter ile kısa bölümlerden oluşan çizgi filmler için bir dağıtıcı firmayla anlaşıyor ve büyük başarı kazanıyorlar. Her şeyin yolunda gittiği 5 senenin sonunda sözleşmesini yenilemek üzere firmaya gittiğinde Walt’ı kovuyorlar. Dağıtım firması yetkilisi Oswald’ın yasal olarak kendilerine ait bir karakter olduğunu söyleyince Disney bir hak iddia edemiyor. Yani en büyük başarısı büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor.

27 yaşında olan Walt, kendini yeniden keşfetmesi gerektiğini düşünerek geçiyor harekete.


Bir tren yolculuğu sırasında bir fare karakteri üzerine düşünmeye başlıyor. Sempatik, iyimser ve maceraperest bir fare… Fikrini hayata geçirmek için açıp not defterini ve başlıyor fareyi resmetmeye.


Ve Mickey Mouse doğuyor…


Taslak çizimi bitirdikten sonra arkadaşı Iwerks’e gösteriyor. Hemen karakteri tamamlayıp filmi oluşturuyorlar ve beklenenden de büyük bir beğeniyle karşılaşıyorlar.


“İlerlemeye devam ediyoruz, yeni kapılar açıyor ve yeni şeyler yapıyoruz çünkü merakımız bizi yeni yollara sürüklüyor. Peşinden gidecek cesaretimiz varsa tüm hayallerimizi gerçekleştirebiliriz. Umarım tek bir şeyi asla gözden kaçırmayız, hepsi bir fare ile başlamıştı.”


Tabii öncesinde ağzı yandığı için bu kez Mickey’in telif haklarını satmıyor. Sonrasında ona inanan ekibinin de desteğiyle Disney stüdyolarını kuruyor ve çizgi filmlerini yaratmaya devam ediyor.


O kadar eğlenceli ve eşi benzeri görülmemiş karakterler, çizgi filmler yaratıyor ki, ülkedeki tüm televizyon kanallarında yayınlanıyor ve çok beğeniliyor.


Mickey ile yakaladığı başarının ardından, ilk uzun metrajlı film olan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler üzerine çalışıyor. Fakat bu filmi yaratma aşamasında herkes berbat bir fikir olduğunu, hatta filmin Disney’in sonunu getireceğini söylüyor. Elbette Walt kimseye aldırmadan 3 yılını bu filmi hayata geçirmek için harcıyor.


Sonuç mu? Film 1937 yılının en iyi animasyon filmi seçiliyor.


Bunlardan sonra hepimizin bildiği pek çok başarılı karakter ve filmlere imza atılıyor.


Gençken kabiliyetsiz bulunduğu için yüzüne onca kapının kapandığı adam, 65 yıllık ömrüne 5 Oscar, 31 Akademi Ödülü sığdırıyor.


Onun tutkusu öyle bir tutkuydu ki, 65 yaşında hayatını kaybetmeden çok kısa bir süre önce kardeşi Roy’a heyecanla yeni projelerinden bahsediyordu.


65 yaşında yumuyor gözlerini hayata. Ve ölümünün ardından ne kadar süre geçerse geçsin Disney, animasyon dünyasının en önemli ismi olarak hatırlanmaya, bıraktığı miras nesilden nesile aktarılmaya devam edecek.


“Kahkaha zamansız, hayal gücü yaşsız, düşler sonsuzdur.”


131 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page