top of page

Haddini Aş Hikayeleri 53: Haruki Murakami

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2023

30 yaşına kadar neredeyse bir şey yazmayan, bir yandan kafe işletirken diğer yandan borçlarını ödemeye çalışan bir adam Murakami. Ve 30 yaşında çıkardığı ilk romanıyla ödül alan bir adam.

Dilinin yalınlığı ve şiirselliği, insanı derinden etkileyen cümleleri ile yazdığı her kitapta kendine hayran bırakıyor.

‘’Her yerde karşılaşabileceğiniz türde sıradan insanlardan biriyim. Yolda yürürken fark edilmediğim gibi, restoranda da genelde en kıyıda köşede kalan masaya yönlendirilirim. eğer roman yazmasaydım kimsenin dikkatini çekmezdim. sıradan biri olarak, sıradan bir yaşam sürerdim. Ve ben, günlük yaşantım içinde bir yazar olduğum gerçeğinin neredeyse hiç bilincinde olmam.” Diyen Murakami’yi anlattım bu yazımda. 

Yazar Olmadan Önce

12 Ocak 1949’da Japonya, Kyoto’da dünyaya gelir Murakami. Babası Budist bir din adamı, annesi ise tüccar çocuğudur.

Edebiyata ve okumaya ilgisi taa çocukluk dönemlerinden başlar. Dünya edebiyatından pek çok önemli ismin eserlerini okuyarak büyür. Ancak hiçbir zaman derslerinde başarılı bir öğrenci olamamıştır.

Benim için okumak denen eylem, başlı başına bir okuldu ve ben orada çok sayıda önemli şeyi kendime mal ederek öğrendim. Orada son derece sıkıcı kurallar olmadığı gibi puanlara bağlı değerlendirme de yoktu, en başarılı öğrenciler sıralaması baskısı da. Kuşkusuz zorbalık görme gibi bir şey de yoktu. Ben büyük bir ‘sistemin’ içine dahil olarak kendi farklı ‘sistemimi’ başarılı şekilde kurmuştum.

1960’ların sonlarına doğru Vanessa Üniversitesi Tiyatro bölümünü kazanır.

Ailesi memur olduğu ve gönderdikleri para Marukami’ye yetmediği için üniversite yıllarında gündüzleri okula giderken geceleri çeşitli işlerde çalışır.

Bir dönem pek de tekin olmayan, insanların dolandırıldığı barlarda çalışır. Ama burada çalıştığı zamanlar ona bir şey kazandırır; sokakları ve insanları çok daha iyi tanıyordur artık.

Üniversite’de Yoko ile tanışırlar ve çok geçmeden ilişkileri evliliğe dönüşür. İkisi de para biriktirip geleceklerini garantiye alma telaşıyla çeşitli işlerle uğraşırlar. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra birikimlerini çıkarırlar, biraz da borç alarak ‘Peter Cat’ isimli kendi caz barlarını açarlar.

Bu arada caz müzik Murakami için çok büyük bir anlam ifade ediyordu. Çocukluğunda sadece kitaplarla değil, müzikle de iç içeydi.

Hatta yazmaya başladığı dönemde müzikle kendi yazarlığını nasıl ilişkilendirdiğini şöyle dile getiriyor: ”Ben enstrüman çalamıyorum. En azından insanlara dinletecek kadar çalamıyorum. Ama içimde hep güçlü bir müzik yapma isteği olmuştur. O halde müzik yapar gibi yazsam iyi olmaz mı diye düşünmüştüm. Klavyenin tuşlarına basarak her zaman doğru ritmi bulma arzuma uygun şekilde bir tını ve ses rengi arıyorum. Bu benim metnim için değişmeyen önemde bir faktör.”

Açtıkları caz cafe pek kazandırmaz onlara. Kazandıkları parayı yine borçlarına yatırıyorlardı. Radyo ve ısıtıcı alacak paraları dahi yoktu. Sadece çalışmakla geçen, kendilerine zaman ayıramadıkları, sosyal yaşamdan çok uzak oldukları dönemlerdi anlayacağınız.

7 yılda üniversiteyi ancak bitirir Murakami.

Bir şey gibi olmamak, asla kötü değildir. henüz bir çerçeveye sıkıştırılmadığın anlamına gelir.

Roman Yazmaya Başlaması

1978 yılı, bir bahar günü Marukami, Jingu Stadyumu’na beyzbol maçı izlemeye gider. Elinde içeceği, çimlere uzanıp maçı seyretmeye başlar.

Hiroşima’nın ilk atıcısı sanırım Satoşi Takahaşi’ydi. İlk atışı yapınca Hilton onu sola doğru güzelce karşıladı, ikinci tabana gönderdi. Sopanın topa değdiği andaki o haz veren ses Jingu Stadı’nda yankılandı. Etraftan şak şak diye alkış sesleri duyuldu. O sırada hiçbir mantığı, hiçbir temeli olmadan, bir anda şunu düşündüm: Ben de roman yazabilirim.

Evet, Murakami’nin yazar olmasını bu beyzbol maçına borçluyuz.

Maç bittikten sonra gider bir tomar kağıt alır. Barda işlerini bitirdikten sonra geç vakitte eve gelir ve sabahın ilk ışıklarına kadar yazar. Tam altı ay boyunca bu tempoyla yazar.

”Rüzgarın Şarkısını Dinle” isimli ilk romanı çıkar ortaya. Bu romanın ona neler getireceğine dair hiçbir fikri yoktur ama müthiş bir rahatlama vardır hem zihninde hem bedeninde. Yapmayı arzu ettiği şeyi yapmanın rahatlığı.

Bulduğum her boş zamanı okuyarak geçiriyordum. Müzikle birlikte kitaplar en büyük eğlencemdi. Ne kadar meşgul ya da parasız ya da yorgun olsam da, kimse elimden bu zevkleri alamazdı. Rüzgarın Şarkısını Dinle

Aradan bir yıl geçtikten sonra bir telefon gelir Murakami’ye. Gunzo editörlerinden biridir arayan: ”Bay Murakami, romanınız Yeni Yazarlar Ödülü yarışmasında finale kaldı.” der.

Romanını dergiye gönderdiğini dahi unutan Murakami, sevinç ve şaşkınlık içerisinde ne yapacağını bilemez. Ancak çok güçlü bir his gelir oturur yanına, der ki o his: ”O ödülü kazanacaksın, çok başarılı bir yazar olacaksın.”

Gerçekten düşündüğü gibi de olur, ödülü kazanır.

Paranızı paranın alabileceği şeylere harcayın. Zamanınızı ise para ile satın alamayacağınız şeylere harcayın.

1982’de ‘Yaban Koyununun İzinde’ kitabını yazmaya başlar. Yine barda çalışmadığı zamanlarda sabahlayarak yazar ama bir süre sonra kendini tamamen yazmaya adamaya, risk almaya karar verir ve barı satar.

O günlerde yazarlıktan kazandığım parayla karşılaştırıldığında barın maddi geliri daha yüksekti ama bir cesaretle bundan vazgeçtim. Bütün enerjimi roman yazmaya odaklamak istiyordum çünkü. Çok genel bir söylemle, geri dönmemek üzere köprüleri yakmıştım.

Barı sattıktan sonra merkezden uzak bir evde yaşamaya başlar. her gün düzenli olarak koşmaya, erken yatıp erken kalkmaya başlar. Tüm hayatını roman yazmaya adamıştır.

Kitap yayımlanır ve okurlar tarafından çok beğenilir, hatta beklenenin üzerinde satış gerçekleşir.

Aldığı riske değmişti.

Değmişti ancak eleştirilerin de ardı arkası kesilmez. Batı edebiyatı özentisi olduğu ve Japon kültürüne dair bir şey yansıtmadığı yönünde yorumlar yapılır sürekli. Yine de eleştirilere kulak asmaz ve istediği gibi yazmaya devam eder.

1986 yılında New York’a yerleşir. Burada üniversitede hocalık yapmaya, bir yandan da yeni kitabını yazmaya başlar.

1987 yılında çıkardığı ”İmkansızın Şarkısı” isimli romanı yine Japon eleştirmenlerce çok eleştirilse de kitap kısa sürede Japonya’da en çok satanlar arasına girer.

Diğer ülkelerin eleştirmenleri tarafından epey beğenilen kitap, tam 16 dile çevrilir ve Murakami’nin dünya çapında tanınan bir yazar olmasını sağlar.

Yeni insanlarla karşılaşmaktan ve yeni duygular yaşamaktan korkuyorum. İmkansızın Şarkısı

Evet, yazarlığa dair hiçbir eğitimi olmayan Murakami, yazarak öğrendi yazmayı.

Okumayı çok sevdi ve sevdiği şekilde yazdı.

”Böyle edebiyat mı olur?” diyenlere kulak asmadı.

Hala yazmaya devam ediyor ve kendisi çağımızın en büyük yazarlarından biri olarak kabul görüyor.

Yazmayı sevmek, yazar olmayı hedefleyen biri için çok önemli bir meziyettir. Düzgün metin, ya doğuştan yetenek ya da ölesiye çaba gerektirir. Başka yolu yoktur.


48 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page