top of page

Haddini Aş Hikayeleri: Prof. Dr. Uğur Batı

Güncelleme tarihi: 31 Mar 2023

Yaşadığımız çağın en değerli yetkinliklerinden biri şüphesiz ki ''çok yönlü olmak''

Baltasar Gracian şöyle der bu konuda: ''Birçok üstünlüğü olan bir insan, birçok insana eşdeğerdir. O, kişisel yaşam zevkini açığa vurarak başkalarının hayatını da zenginleştirir. Farklı konularda üstünlük sahibi olmak hayatın mutluluğudur.''

Tarihe baktığımızda da büyük kitleleri etkileyen, dünyanın gidişatını şekillendiren, dünyayı daha yaşanabilir kılan tüm bilim insanlarının, tüm sanatçıların çok yönlüler arasından çıkmış olduğunu görürüz.


Çünkü çok yönlü insan, dünyaya bir değil, birçok pencereden bakıyor. Bu da onu birçok insandan daha güçlü ve başarılı kılıyor.

Tabi bu tip insanlara pek de fazla rastlamak mümkün değil. Ne şanslıyız ki, çok yönlülük kelimesinin altına imzasını atmış isimlerden biri olan Prof. Dr. Uğur Batı ile tanışma ve sohbet etme imkanımız oldu. Ve sohbetimizden yola çıkarak Batı'nın hayat hikayesini kaleme almaya çalıştım. O bir yazar, ressam, akademisyen, danışman, konuşmacı, belgesel anlatıcısı, iş insanı, müzisyen..

Onun hayat hikayesini dinleyince; hem bir insanın ömrüne neleri sığdırıp, ne kadar çok şey başarabileceğine yeniden şahit oldum, hem de çok yönlülüğün insanın düşünsel dünyasını nasıl zenginleştirebildiğini heyecanla tekrar hatırladım.


Yeni Bir Şeyler Söylemek İçin Dünyaya Gelenlerden Biri: Uğur Batı


1975 yılında İstanbul'da dünyaya geliyor Batı.

Her daim yeni bir şeyler öğrenme aşkı babasından miras Uğur’a. “Henüz küçük bir çocukken babam sürekli İngilizce öğrenmeye çalışır ve gramer kitapları okurdu ve ben bunu neden yaptığını ve ne işine yarayacağını anlayamazdım. Şimdi fark ediyorum da, bu öğrenme tutkusundan başka bir şey değilmiş aslında” diyor, hikayesini anlatmaya başlarken Uğur.


''Bir insan dünyaya geldiği zaman, bütün insanlığın bir parçasıdır artık.''

Uğur Batı

Ailesinin okuma ve öğrenme alışkanlığı zamanla ona da geçince henüz çok genç yaşlarda dünya klasikleriyle, sanatla, felsefeyle yolu bir daha hiç ayrılmamak üzere kesişiyor. Öğrenmeye ve keşfetmeye tutkusu küçük yaşlarından itibaren başlıyor anlayacağınız.

Benim hayatımdaki dönüşümün başlangıcı Kadıköy’dür aslında, dedi sohbetimiz sırasında gözlerinde bir özlemle. Lise yıllarında Kadıköy’deki Akmar Pasajı ve üst katındaki sahaflarda yaşıyor adeta. 90’lı yıllarda sanatla, yaratıcılıkla ve edebiyatla ilgili olan gençlerin uğrak durağıydı burası. Orada rutubetten nemlenmiş kitap kokusunun ilham veren sarhoşluğuna kapılıp yazmaya, çizmeye ve üretmeye başlıyor Uğur. Bir grup arkadaşıyla birlikte fotokopi kağıtlarıyla çoğaltılmış sanat-edebiyat-düşünce fanzinleri çıkartmaya da yine lise döneminde başlıyor.

Sıra üniversiteye geldiğinde, Uğur hangi bölümde okumak istediğini çoktan biliyor: Türk Dili ve Edebiyatı’nı içinde tek bir şüphe duymadan tercih ediyor.

Boğaziçi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanıyor ve burada Murathan Mungan, Orhan Pamuk, Hilmi Yavuz gibi isimlerden edebiyatla ilgili seminer ve dersler alma şansını yakalayınca, yaratıcılık yolculuğu ivmelenerek onu “yazı ve düşünce” evreninde tutmaya devam ediyor.


"Hayatımda hep yazmak ve yeni bir şeyler söylemek olmalı"

Uğur Batı

Üniversite eğitiminin ona getirdiği bir şey daha var: Okulda seçtiği yan derslerde yolu; tüketici davranışları, insanın karar verme psikolojisi ve reklamcılıkla kesişiyor. Yaratıcılık ve yazının buluştuğu alan olan reklam yazarlığı da işte bu nedenle ilgisini çekmeye başlıyor.

Tabi o dönemde ilgisini cezbetmiş reklamcılık dünyasının yıllar sonra ona bu konuda kitaplar yazdıracağından, ona Profesör ünvanını getireceğinden henüz haberi yok. İnsanın ilgisini çeken her ne varsa onun üzerine gitmesi ve kendini nereye götüreceğini bilmese de o konunun içini kazıması işte bu nedenle kıymetli.


''Az Paraya Çok İş mi? Tamam, Kabul''


Hayat bazen bize tesadüf gibi görünen fırsatlar getirir ve bazıları o fırsatların arkasında yatan daha büyük olasılıkları görerek gözü kapalı bir maceraya atılırlar. Bunun arkasında maceraperestlik değil; sonsuz bir merak, keşfetme ve yeni bir şeyler öğrenme dürtüsü vardır.

Pınar Özkent


Uğur meraklı, yeni şeyler denemeye son derece açık insanlardan biri. Üniversite öğrencisi olduğu dönemde bir arkadaşının staj görüşmesine eşlik etmek için Etiler'de bir reklam ajansına gidiyor.


Ajanstaki sorumlu müdür arkadaşına "Katalog çevirileri yapacaksın. Çok çalışacak ve sürekli metin yazacaksın. Gecen gündüzün birbirine karışacak ve çok da az para alacaksın. Yine de istiyor musun?" diyor.


Arkadaşı düşünmeden reddediyor. Arkadaki sandalyede arkadaşını bekleyen Uğur o anda heyecanla söze giriyor ve ''ben yaparım!'' diyor. Boğaziçi'nde okuduğu için çeviri işinin üstesinden gelebileceğini düşündüklerinden fazla sorgulamadan staj hakkını ona veriyorlar.

Evet, Uğur'un reklamcılık dünyasına ilk girişi kimsenin kolay kolay kabul etmeyeceği çalışma şartlarını kabul etmesiyle başlıyor. Ama stajyerlikle ona açılmış bu renkli dünyanın kapıları, zamanla ona farklı sorumluluklar da yükleyerek, tüm üniversite yaşamı boyunca reklamcılığın içinde pişeceği başka bir okul oluyor aynı zamanda.


''Denemediğin her şeyde %100 başarısız olursun.''

Uğur Batı


Keskin Virajlarla Dolu Kariyer Yolculuğu

Başlığa keskin virajlar dedim, çünkü birazdan anlatacağım “çok dönüşümlü” kariyer yolculuğu herkesin çıkmaya cesaret edeceği bir yol değil.

2000 yılından sonra, Boğaziçi Üniversitesi'nde lisans eğitimini bitirmesinin ardından Aria, Telsim gibi dönemin dev telekomünikasyon şirketlerinde Marka Uzmanlığı ve İçerik Yönetimi yaparken bir taraftan da yüksek lisans öğrenimine başlıyor.

Beyaz yakalı olarak çalışırken bir gün Yeditepe Üniversite Reklamcılık Kulübünün daveti üzerine okula seminer vermeye gidiyor. Konuşmasını dinleyen dekan çok etkileniyor ve şöyle diyor Uğur'a: ''Gel okulumuzda öğretim görevlisi ol, öğrencilere çok şey katarsın.''


İlk Viraj


Uğur teklifi kabul ediyor ve kariyeri hiç beklemediği bir anda akademisyenliğe dönerek kendini reklam yazarlığı ve yaratıcılık dersleri vermeye başlamış buluyor. Aynı dönemde Marmara Üniversitesi Reklamcılık bölümünde yüksek lisansını tamamlıyor.


''Mükemmel değiliz; hiç mükemmel değiliz. Kendimize gelmemiz gerekir. En büyük farkındalık, insanın kendi farkındalığıdır. Ve yolculuğun başlangıcı budur. İnsan buradan başlamazsa, gideceği bir son yoktur!''

Uğur Batı


Marmara ve Yeditepe Üniversiteleri’nde yaptığı 3 yüksek lisansın ardından, 2005 yılında Marmara Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayarak Yardımcı Doçent ünvanını hak ediyor.


Marka topluluklarında grup davranışı, sadakat, grup hiyerarşisi, birliktelik dinamikleri gibi konular üzerinden çalışmalar yürütüyor.


İstanbul Üniversitesi’nde 1,5 yıl süren pedagojik formasyon programına katılıyor ve tamamlıyor. Ardından Harvard Üniversitesi'nde öğrenme, liderlik gibi dersler alıyor. Harvard Üniversitesi “Ancient Masterpieces of World Literature” programını bitirip, üniversitenin hikaye anlatıcılığı ve yazarlık diplomasını kazanıyor.


İkinci Viraj


Doktorasını tamamladıktan bir süre sonra Türkiye’nin önde gelen reklam ajanslarından biri olan Godeİstanbul’dan muazzam bir teklif alarak ajansta yaratıcı yönetmen olarak çalışmaya başlıyor. Akademisyen kimliğini bir kenara koyup yeniden beyaz yakalı şapkasını takarak tam 3 yıl boyunca muhteşem başarılara imza attığı ama bir o kadar da gecesini gündüzüne katarak çalıştığı oldukça yoğun ve stresli bir kariyer yolculuğuna çıkıyor.


Ancak bu uçsuz bucaksız çalışma maratonunu bir gece yarısı aldığı ani bir kararla başladığı gibi hızla sona erdiriyor. O geceyi şöyle anlattı bana:


“Bir gece bir iş yemeğinden çıktım ve arabama doğru yürümeye başladım. O sırada saate baktım. 23.30’u gösteriyordu. İyi dedim, daha erken. Ofise gidip biraz çalışayım. Motoru çalıştırdım ve yolda bir anda uyandım. “Oğlum deli misin, saat gece yarısı ve sen erken diyip çalışmaya gidiyorsun..” İşte o aydınlanma bana hayatta yapmam gereken birçok şeye daha zaman ayırmam gerektiğini ve bu tempoyla gidersem sağlığımın bozulabileceğini yüzüme çarptı. Ve ben bu iç hesaplaşma sonrası para pul dert etmeden, yaşam standartlarımı yeniden düzenlemeyi göze alarak, 2009’da Yeditepe Üniversite’sine akademisyen olarak dönmeye karar verdim.”


''Yaşamı arayan insanlardan olalım.''

Uğur Batı


Üniversitede çalışmaya devam ederken 2010 yılında ilk kitabı olan ''Reklamın Dili'' yayınlanıyor. Aynı zamanda birçok akademik metinler ve dergilerde de yazmaya başlıyor.


Doçent ünvanını kazandığı 2011 yılında aynı zamanda ikinci kitabı “Dijital Oyunlar” raflarda yerini alıyor. Hiç hız kesmeden yazmaya devam ediyor Uğur. Ardından deneyimsel pazarlama üzerine yazdığı “Markething ve Farkething”, kişilik psikolojisi üzerine yazdığı ''Enneagram'', sonrasında ''Marka Yönetimi'' kitapları yayınlanıyor.


Bazıları 60’ın üzerinde üniversitede ders kitabı olarak da okutulan tam tamına 20 kitabı var Uğur Batı’nın. “Nasıl vakit buldun?” diye soruyorum bir ara ona. Yazmak benim için vazgeçilmez bir tutku. Ben tutkumun peşinden gidiyorum. Olağanüstü bir durum olmadığı sürece her gece, 23.00-03.00 arası yazıyorum. Bu benim yaşam tarzım” diyor, ona hayretle bakmama gülümseyerek.

Kitaplarının okunmasının nasıl bir duygu olduğunu ise şöyle açıklıyor Uğur:


''Bakın, bir yazar için kitap ciddi bir çabanın ürünüdür; yüzlerce kitap okuyorsun, düşünüyorsun, yazıyorsun ve kurguluyorsun. Seni en çok tatmin eden nokta da bu emeğin birileri tarafından okunuyor olması.''


Bu arada dünyanın ilk nöropolitik kitabını kaleme alıyor Uğur. Oy verme davranışları üzerine 25 milyon satır EEG verisi, GSR verisi ve FACS verisi çalışan kitabı New York Times, The Times gibi uluslararası gazetelere konu oluyor.


3. Viraj


Bir taraftan akademik makaleler, bir taraftan kitaplar ve akademisyenlik devam ederken 2012’de 4 yıl sürecek Borsa İstanbul macerası başlıyor. Burada önce marka danışmanı olarak, ardından kurumsal iletişim müdürü olarak görev alıyor. Yani tam zamanlı akademisyen şapkasını bir kez daha kenara koyuyor Uğur.

IMKB markasından Borsa İstanbul’a geçiş sürecini, markanın tüm bileşenlerinin yapılandırılmasını onun becerikli ellerine emanet ediyorlar ve markayı harika ekibinin de desteğiyle çok kısa bir süre sonra markayı akıllara kazımayı başarıyor.


4. Viraj


Borsa İstanbul sonrası, 2015’te marka danışmanlığı, konuşmacılık, belgesel anlatıcılığı, program yapımcılığı gibi bir çok farklı alanda çalıştığı kendi şirketini kuruyor.

Akademisyenliğe tamamen veda mı etti, diye düşünenler için küçük bir açıklama: Hayır, bir taraftan kendi girişimini büyütürken bir taraftan da Okan Üniversitesi’nde yarı zamanlı akademisyen olarak çalışmaya devam ediyor. Ve 2017’de “Profesör” ünvanını alnın akıyla hak ediyor.

Sanatla iç içe yaşayan Uğur'un resim alanında da harika çalışmaları bulunuyor.

Evet, yazının başında bahsettiğim gibi çok yönlü olmasının yanı sıra müthiş ve eşine az rastlancak türde cesur birisi Uğur.

Düşünsenize kaç kişi kariyer yolunda statü, para, çalışma şartları gibi birçok farklı bileşeni sürekli değiştirmeye cesaret edebilir ki?

Kaç kişi bu kadar keskin dönüşler yapabilir?


"Bitirmemek", beyni huzursuz eder. Fakat beyin şunu bilmez: Yolculuk asla bitmez! Bir yolculuk biterken diğeri başlar. Bir kapı kapanırken, diğeri açılır.''

Uğur Batı


Keyifli sohbetimiz boyunca zihnimde yepyeni pencereler açan Uğur, son söz olarak şunları söylüyor:

"İnsanın verimliliğini kaybetmemesi için zihinsel, duygusal ve fiziksel potansiyelini dengeli kullanması çok önemli. Bu üçünü birbirinden ayıramayız. Her birini belli ölçüde geliştirmek ve dengeli olarak kullanmak zorundayız"

Bu topraklarda Uğur gibi bir değere sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Çünkü o ve onun gibi insanların ışığı belki binlerce, belki milyonlarca kişiyi aydınlatıyor, ilham oluyor ve güç veriyor.


Işığın hiç sönmesin, iyi ki varsın sevgili Prof. Dr. Uğur Batı!

1.649 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page