Anında tatmin artık bir norm haline geldi.
Birçoğumuz gün içinde yakıt olarak dopamin atıştırmalıkları kullanıyoruz; bizi çabucak tatmine ulaştıran ancak hemen tükenen, ucuz yakıtlar bunlar.
Keyifsiz mi hissediyoruz? Bir Netflix içeriği icabına bakar. Yanında da atıştırmalık..
Yalnız mı hissediyoruz? E bunun için oluşturulmuş onlarca uygulama var.
O influencer'ın ayağındaki havalı ayakkabı neden bende yok? Ah, linklemiş. Online sipariş ver. İki günde kapımda.
Daha başarılı olmak, hedeflerimize ulaşmak mı istiyoruz? Hedeflerine ulaşmış binlerce insan görüyoruz, izliyoruz. Hepsinin başardıkları gözümüzün önünde sergileniyor.
Hemen kolları sıvayıp, hedeflerimiz için o ilk adımı atıyoruz. İkinci adım, üçüncü adım derken adımlar bitmiyor… Anlık tatmine bağımlı beyinlerimiz bizi sabote etmeye başlıyor: ''Bırak istersen, olmayacak gibi.''
Ve önemli olanın sürecin mücadelesi değil, hedef olduğu sanrısıyla kuşatıldığımız için rehavete kapılmamız çok kolay oluyor.
Neyse ki bu inanç ve davranış kalıplarının bir panzehiri ve dünyanın giderek artan hızda benimsediği bir hareket var: Slow Growth (Yavaş Büyüme)
Slow Growth'un Gücü
Çin'in genç Olimpik Halterciler yetiştirirken benimsediği disiplin, buna harika bir örnek.
İşte Çin'de Olimpik halterci olma süreci:
6+ yaş: koordinasyonlarını geliştirmek ve vücutlarını daha iyi anlamalarına yardımcı olmak için eğlenceli jimnastik ve vücut ağırlığı egzersizleri yapıyorlar.
Bu, geleceğin sporcularının antrenmandan keyif almaları ve bunu antrenmandan ziyade bir aktivite olarak görmeleri için oldukça önemli.
8-10 yaş: Çoğunlukla çocuklar hareket ederken hala oynuyorlar, ancak zamanın %10 ila %30'u çekme ve çömelme gibi halter hareketlerine odaklanarak harcanıyor. Bundan 18 ay sonra, teknik bu çocuklara oldukça sağlam bir şekilde yerleşmiş oluyor ve demir çubukla oynamaya başlıyorlar.
10-14 yaş: Bu yaşlardan itibaren eğitim süresi uzuyor ve daha ciddi hale geliyor. Koparma, omuzlama, silkme ve baş üstü squat'tan ördek yürüyüşü, kurbağa zıplaması ve tonlarca esnemeye kadar çok çeşitli egzersizlerle antrenmana başlıyorlar.
14+ yaş: Artık sporcular kendi özel sorunları üzerinde çalışmaya başlıyor ve esneklik, güç, hız ve teknik arasında doğru dengeyi geliştirmek için çalışıyorlar. Bu aşamanın başında, sporcunun en az 3 yılı halter altında olmak üzere yaklaşık 5 ila 7 yıl arası antrenman yapmış olması gerekiyor. Önlerindeki 4 yıl, Çin Milli Takımı'nda yer almak ve sonunda olimpiyatlarda mücadele etmek için çalışacaklar.
Ve olimpiyatlarda onları izleyen insanlar, yıllardır ne kadar emek verdiklerini görmeyecek, yalnızca o andaki olağanüstü performanslarını görecekler.
Tüm bu süreç Slow Growth'un muazzam aşamaları aslında. Özetlersem:
1- Baskı Yok, Tutku Var
Dikkat ettiyseniz, yeni başlayan minik halterci adayları haltere dair hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar.
Kimse onlara ''sen çok başarılı milli halterci olacaksın ve günün birinde olimpiyatlarda yarışacaksın.'' demiyor.
Tek amaçlanan; hareket etmek, vücutlarını keşfetmek ve güçlenmekten keyif almaları.
En keyif aldığınız aktiviteleri düşünün. Bir hedef uğruna mı başladılar yoksa bir keşifle, bir merakla başlayıp zamanla tutkuya mı dönüştü?
Mesela Newton, yaşadığı dönemde görülen büyük veba salgını yüzünden eve kapanmak zorunda kaldığında, merakının tetiklemesiyle matematik, ışık ve renk üzerine teoriler formüle ediyor. O günlerde çıkıyor dahiliği ortaya.
Franz Kafka, Hukuk fakültesinde okusa da edebiyata olan tutkusu hep daha ağır basıyor. Ve o tutkusunu görmezden gelmiyor hiçbir zaman, hem okuyor hem de yazıyor yıllarca.
Küçük Picasso, matematik derslerinde karşısına çıkan 4 rakamını “öne doğru fırlamış burun” olarak görüyor. Soruyu çözmesi gerekirken hemen yüzün diğer uzuvlarını tamamlamaya çalışıyor. Öğretmeni çabalasa da bir türlü vazgeçiremiyor küçük Pablo’yu bu tutumundan.
Walt Disney'i öğretmenleri genelde ders esnasında hayal kurarken ya da resim yaparken yakalıyordu. Arkadaşlarını toplayıp hayal ettiği kahramanları ve onların hikayelerini anlatırdı. Ve anlattıklarını kalemle de resmederdi.
Jim Carrey'nin komediye olan tutkusu daha çocukken başlıyor. 15 yaşındayken kendini stand-up sahnelerine atıyor.
Anthony Robbins, çok erken yaşlarında başkalarının değişmesine yardım etmekle kendini de değiştirebileceğini anlıyor. Hatta okul yıllarında kitap ve kasetlerden insan duygu ve davranışlarını değiştirmenin temellerinin neler olduğuna dair bilgiler edinmeye çalışıyor.
Örnekler uzar gider…
Hiçbiri performans ya da hedefe ulaşma kaygısıyla başlamıyor.
Tutkuyla başlıyorlar.
Onları süreç boyunca yarı yolda bırakmayacak yakıt olan tutkuyla…
''İnandığımız bir şey üzerinde çok çalıştığımızda buna tutku denir. İnanmadığımız bir şey üzerinde çok çalıştığımızda buna stres denir.'' Simon Sinek
2- Öncelik Süreçtir.
İkonik televizyon yayıncısı Robin Roberts, sürecin tadını çıkarmanın önemini vurgulayan bir hikaye paylaşıyor:
Robin, her zaman kendi kendine ""Günaydın Amerika" 1 numara olduğunda, hayatımın en mutlu günü olacak" diyor. Ancak bu nihayet gerçekleştiğinde, sadece birkaç saat önce bir doktor ona, bir kemik iliği bağışçısı bulamazsa yaşamak için yalnızca birkaç yılı kaldığını söylüyor.
Takım arkadaşlarının kutlamaları sırasında şöyle düşünüyor: ''Hayır, bu benim hayatımın en mutlu günü değil. Ancak, beni bu kadar tatmin olmuş hissettiren şey, bugüne gelene kadarki tüm o yaşadıklarım ve sıkı çalışmalarımın ürünü.''
Robin'in işaret ettiği gibi, sonunda hedefimize ulaştığımızda nasıl hissedeceğimiz veya hayatımızda neler olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yok.
Ve bu hiç önemli değil. Çünkü önemli olan varış noktası değil, sürecin ta kendisi.
3- Daha Fazla Büyümeye Hazır Oluruz.
Hepimiz hedeflerimize olabildiğince çabuk ulaşmak isteriz.
Ancak kendimize şunu sormayı unuturuz: ''Uğruna çabaladığım şeyi almaya gerçekten hazır mıyım?''
Mesela işimizi milyonlarca lira değerlerinde büyütmek istiyoruz. Peki bu büyüklükteki bir işi destekleyecek ekip ve sistemlere sahip miyiz?
Instagramda yüz binlerce takipçi kazanmak istiyoruz. Ancak, her gün bu takipçilerin dikkatini çekecek bir içerik planımız var mı?
Ünlü ve her kesim tarafından tanınan biri olmak istiyoruz. Ruh halimiz bu sorumluluğu kaldıracak durumda mı?
Slow Growth, bize bu sistemleri ve yapıları oluşturmamız için zaman verir, böylece başarımızın tadını çıkardıktan sonra da onu devam ettirebilir ve kalıcı hale getirebiliriz.
Slow Growth'u Nasıl Sürdüreceğiz?
Öncelikle büyümenin doğrusal olmadığı gerçeğini asla unutmamalıyız. Yürüdüğümüz yolda zirveler de olacak çukurlar da. Bazen çok hızlı ilerlerken bazen yavaşlayacağız. Hatta bazen başladığımız yere geri dönmemiz gerekecek. Her biri yolculuğun birer parçası…
Ama tökezledikçe işleri yapmanın yeni yollarını öğreneceğiz. Ya da yardıma ihtiyacımız olacak ve bu da yeni bağlantılar edinmemizi sağlayacak. Ve belki de bunların hepsi yeni fırsatlara gebe olacak.
Bu yüzden her zaman büyük resme bakmalı, ne kadar yol kat ettiğimizi kendimize sık sık hatırlatmalıyız.
"Her şeyin birbirine nasıl bağlandığını, aralarındaki bağlantıları kendinize anımsatın. Her şey birbirinin içindedir ve birbiriyle uyumludur. Bu olay bir başkasının sonucudur. Nesneler birbirini iter ve çeker, birlikte soluk alır ve bir olur." Marcus Aurelius
Küçük, artan kazançları hedeflemeliyiz. Yeni bir hedef veya girişim bizi heyecanlandırdığında, ona tam gaz gitmek cazip gelebilir. Ancak, her şeyi bir kerede yapmaya çalıştığımızda, genellikle sonu hüsran oluyor, hatta tükenmişliğe götürüyor.
Çok daha etkili ve sürdürülebilir olan, zaman içinde küçük iyileştirmeler yapmaktır.
Sabırlı ve ısrarcı olmalıyız. Pek çok insan, büyük bir başarıya çok yakın olduklarının farkında olmadan aylarca süren sıkı çalışmanın ardından pes ediyor.
Sabır ve sebat her zaman el ele gitmelidir. Hiçbir şey olmuyormuş gibi hissetsek bile ilerlemeye devam etmeliyiz. Sadece henüz göremiyoruz…
''Sabrı olmayanlar, ne kadar fakirlerdir.'' William Shakespeare
***
Haddini Aş Kulübü, Slow Growth'un gücünden yararlanan ve bu süreçte birbirini destekleyen insanlarla dolu.
Siz de ailemize katılmak isterseniz link burada. 🤗
***
Kaynaklar:
Comments