Bu zorlu dünyada ayakta kalabilmeyi ve evine ekmek götürebilmeyi isteyen herkese bileğine altın bir bilezik takması, yani bir meslek kazanması önerilir.
Ve bir meslek sahibi olmak toplumda başarının ve para kazanmanın en önemli ön koşulu olarak kabul görür.
Eğitim sistemi de bu öngörüye göre tasarlanmıştır. Kimimizi doktor, kimimizi avukat, kimimizi öğretmen, kimimizi mühendis, kimimizi hemşire, kimimizi de teknisyen olarak yetiştirmek üzere…
Bir meslek sahibi olmayı savunan anlayış, biraz daha da ileri giderek insanlara seçtikleri meslekte derin uzmanlık kazanmalarını ve başka hiç bir alanla ilgilenmemelerini önerir.
İnanç, bir konuda çok derinleşen insanların diğerlerine göre büyük rekabet avantajı sağlayacağı yönündedir.
Eğer bir işi mükemmel yapıyor ve o alandaki en iyi %1’in içinde yer alabiliyorsanız sizden iyisi yoktur yani.
Peki Ama Para Nerede?
Sanırım buraya kadar yazdıklarım size de çok mantıklı geliyordur.
Eğer çocuklarınız varsa, onlara altın bilezik kazandıracak eğitimler uğruna ne büyük yatırımlar yaptığınızı, kendi mesleğinizde daha da uzmanlaşmak için ne çok çabaladığınızı tahmin edebiliyorum.
Ve mesleklere, mesleki uzmanlaşmaya elbette büyük saygı duyuyorum.
Kaldı ki mesleğinde mükemmelleşmiş kimsenin aç kaldığını görmedim. Ülkemizdeki işsizlik sonunun arkasındaki asıl büyük sorunun mesleksizlik olduğunu düşünüyorum. Ayrıca etrafımdaki özensizliklere çok içerleyen bir insan olarak, işini çok iyi yapan insanlardan oluşan bir toplumun içinde yaşamak en büyük özlemlerimden.
Fakat mesele gerçekten iyi para kazanmaya ve servet biriktirmeye gelince işler biraz karışıyor sanki.
Gerçekten iyi para kazanan ve büyük bir servet inşa edebilen insanların sadece bir meslekte derin uzmanlaşmış olduklarına nadiren rastlıyoruz.
Çok para kazanan insanlar, genellikle birden fazla konuda ortalamanın üstünde performans gösteren ve bunları ilginç bir kombinasyonla bir araya getirerek, yeni ve tamamen kendilerine özgü bir mesleki kategori oluşturan, çok yönlü kişiliklerden çıkıyor.
Ne demek istediğimi güncel bir örnekle anlatayım.
Mehmet Öz’ün Mesleği Ne?
Doktorluk hiç kuşkusuz en yüce mesleklerden.
Pratisyen hekim olabilmek bile çok uzun ve zorlu bir eğitim maratonunu gerektirirken, bir alt dalda derin uzmanlaşmak belki de ömür boyu süren bir odaklanmayı gerektiriyor.
Peki en çok para kazanan doktorlardan birisi (belki de en çok kazananı) kim?
Elbette ABD’de yaşayan Türk asıllı doktor Mehmet Öz.
Mehmet Öz’ün doktorluk performansını değerlendirmek haşa bana düşmez, ne anlarım ben tıptan.
Ama Harvard’ta biyoloji okuduktan sonra Pennsylvania School of Medicine’de aldığı tıp eğitimi ile yetinen Öz’ün, doktorluk alanındaki akademik kariyerinin pek etkileyici olduğu söylenemez açıkçası. Kendisinin herhangi bir akademik ünvanı da yoktur.
Daha da ilginci, Öz’ün Wharton’da MBA yapmış, yani iş idaresi konusunda dünyanın en saygın üniversitelerinden birisini bitirmiş olması. Üstelik bunu bir yandan tıp okurken başarmış.
Mehmet Öz tek bir mesleğe derin odaklanma niyetinde olmadığını (ve parlak zekasını) daha gençlik yıllarında bile belli etmiş.
Mehmet Öz doktorluk hayatı boyunca kalp cerrahisi, tamamlayıcı ilaç, kalp bakımı sonuç analizi ve kalp değişimi ile ilgili çalışmalar yapmış. Lakin Öz esas parayı ve başarıyı bu hizmetlerinden değil; televizyonlarda insanlara kilo vermenin ve sağlıklı yaşamanın sırlarını anlattığı programlar ve bu alanlarda yazdığı çok satar kitaplardan kazanmış.
Bugün Mehmet Öz Wikipedia profilinde şöyle tanıtılıyor: Televizyon kişiliği, kardiyotorasik cerrah, Columbia Üniversitesi öğretim görevlisi, sözde bilim destekçisi, gazeteci ve yazar…
Mehmet Öz’ün son derece zeki bir insan olduğu açık.
Ama Allah’ın hiç bir kulunun bu kadar fazla mesleğin en seçkin uzmanı olması ve %1’lik elitlerin arasında yer alması da mümkün değil işin doğrusu. Ve Öz’ün asıl mesleğinin ne olduğu da biraz açıklamaya muhtaç.
Öyle değil mi?
Ayrıca Bakınız; Çok Çalışmak Neden Abartılan Bir Değerdir?
%25 Kuralı
Dilbert serisiyle büyük başarı kazanan ünlü karikatürist Scott Adams, Mehmet Öz gibi insanların başarısını %25 kuralı ile açıklıyor.
%25 kuralı diyor ki, tek bir alandaki en iyi %1’in içine girmek yerine, bir kaç alanda birden en iyi %25’lik dilimin içinde yer almak, başarı ve paza kazanmak için daha basit ve uygulanabilir bir stratejidir.
Evet, Tiger Woods (Golf), Serena Williams (Tenis), Warren Buffet (Yatırımcılık) gibi tek alana delice odaklanarak olağanüstü başarılar kazanan insanlar var.
Ama onların hayat hikayelerine baktığımızda, hem doğuştan büyük yeteneklere sahip olduklarını, hem de inanılmaz disiplinli bir şekilde çalıştıklarını, hem de derin uzmanlaşmayı müthiş destekleyen ekosistemlerin içinde yetiştiklerini görüyoruz.
Aslında onlar başarıyla ilgili hepimizin uygulayabileceği bir kuralı temsil etmiyorlar galiba. Onlar sadece birer istisna.
Çoğumuzun ne herhangi bir konuda %1’lik elitin arasına girecek yetenekleri var, ne onlar kadar yüksek çalışma iradesine sahibiz, ne de içinde bulunduğumuz koşullar onlarınki kadar keskin bir odaklanmaya izin veriyor.
Ama birden çok alanda en iyi %25’in içinde pekala olabilir ve bunların karmasından ortaya kendimize özgü bir kategori koyarak büyük bir başarıya ulaşabiliriz.
Bir diğer deyişle herhangi bir mesleğin en büyük uzmanı olmak yerine, birden çok mesleğin ilginç bir karmasını yaparak kendimize ait bir kategori yaratabilir ve bundan büyük para kazanabiliriz.
Mehmet Öz iyi iş yönetimi becerileri, iyi şovmenlik ve ortalama bir tıbbi bilgiyle olağanüstü başarı elde edebilmiş bir insan.
O sokaktaki insana tıbbi önerileri hoş bir şovla aktardığı kendisine özgü bir meslek kategorisi yaratmış yani.
Ve onun gibi yüzlerce örnek var.
%25 kuralını dile getiren Scott Adams’te bu kuralın bir ürünü örneğin.
Kendisi aslında uzun yıllar boyunca bir beyaz yakalı olarak kurumsal hayatta yaşayan bir insan. Onu üne kavuşturan Dilbert de kurumsal hayatın saçmalıklarını anlatan bir karikatür serisi zaten.
Oldukça vasat çizimleri ve ortalamanın biraz üzerindeki esprileriyle Dilbert karikatürlerinin bu kadar başarılı olmasının nedeni, Adams’ın kurumsal hayattaki insanlarla kolayca kurabildiği bağ.
Adams kendisine kurumsal hayatın saçmalıkları ile dalga geçen bir karikatürist kategorisini yaratmış anlayacağınız. Ve bu ona dünya çapında bir başarı getirmiş.
Kendi Kategorinizi Yaratmaya Başlayın
Birden çok alanda en %25 arasına girmek ve bunların karmasından kendize ait bir meslek kategorisi yaratmak.
İşte yapmanız gereken bu.
Bunun için ortalamanın üzerinde performans gösterebileceğiniz bazı alanlar seçmeniz ve onlarda kendinizi geliştirmeye başlamanız ilk adım.
Mesela ben yazarlık, danışmanlık, kişisel gelişim uzmanlığı, konuşmacılık ve yatırımcılık alanlarının hiç birinde mükemmel değilim.
Bunun da gayet farkındayım.
Ama bütün bunlarda en azından Türkiye ölçeğinde ilk %25’de olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Ve bu kombinasyon kendi kategorimi yaratmamı sağlıyor:
İş hayatı ve kişisel gelişim konularını anlatırken, para kazanmaya ve servet biriktirmeye odaklanan bir yazar ve konuşmacı.
Nasıl, fena bir kategori değil, öyle değil mi?
Zaten fena olsa burada işiniz ne olurdu ki:)
Comments