”Zor zamanlar geçiriyorsanız, sevdiklerinizi kaybetmekten dolayı acı çekiyor ya da gelecekten korkuyorsanız, hayatın sadece şimdiki zamandan mevcut olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Tüm düşünce ve hatıralarınızı şimdiki zamana yöneltin. Böyle yaptığınız taktirde geçmişe ait tüm acılarınız, geleceğe dair tüm endişeleriniz yok olur gider, mutluluğu ve özgürlüğü duyumsarınız.”
Hayatını yaşam üzerine düşünerek,”Ben kimim? Neden yaşıyoruz? Yaşamın anlamı ne? Yaptıklarımın ve yapacaklarımın sonucunda ne olacak?” sorularıyla geçiren, tüm zamanların en büyük yazarlarından sayılan Tolstoy söylüyor bunları.
Savaşlar görmüş, çok fazla kötülüğe şahit olmuş, sevdiklerini kaybetmiş ama kalbini her zaman temiz tutmayı başarmış ve her zaman gerçeklerin peşinde koşmuş bir yazar o.
Onun hayat hikayesini, düşüncelerini, sözlerini okuyunca eminim ki birçoğunuz içinde yaşadığımız dünyayı, kendi dünyanızı ve insanoğlunu bir kez daha sorgulayacaksınız.
Çocukluk ve Gençlik Dönemi
9 Eylül 1828’de oldukça varlıklı bir aile olan Prenses Mariya ve Kont Nikolay İlyiç Tolstoy’un dördüncü çocuğu olarak Moskova’nın güneyindeki Tula’da, Yasnaya Polyana Malikanesinde dünyaya geliyor.
Ailesinin sosyal durumu ve zenginliği, tüm çocuklarının hayatlarınca boyunca refah içinde yaşamasına yetecek kadardı.
Tolstoy henüz 2 yaşında bir çocukken annesini, annesinden 7 yıl sonra da babasını kaybediyor. Kimsesiz kalan Tolstoy’un bakımını ve eğitimini halaları üstleniyor.
1843 senesinde Doğu Dilleri okumak için Kazan Üniversitesi’ne giriyor ancak okulu bırakıyor. 2 sene sonra Hukuk Fakültesine başlasa da buradaki eğitimini de tamamlayamıyor. 19 yaşına geldiğinde Yasnaya Polyana Malikanesi’ne geri dönmeye karar veriyor.
Sosyetenin içinde eğlenerek, rahat bir şekilde yaşayabilirdi. Fakat para, mal, mülk ilgisini çeken şeyler değildi Tolstoy’un. Toprakla uğraşmak, köylülerle iç içe olmak, onları dinlemek, sorunları çözmek, daha iyi yaşam sürmeleri için çabalamaktı onun asıl derdi.
Yazmaya Başlaması
Bir süre malikanede yaşadıktan sonra Kafkasya’da subay olan abisinin yanına gidiyor. Burada halkı gözlemliyor, ne kadar zor şartlar altında yaşadıklarını görüyor. İlk hikayelerini de işte burada yazmaya başlıyor.
Kırım Savaşı’nda yer alıyor. Fırsat bulduğu her an alıyor eline kalemi ve gördüklerini yazıyor. Ve ilk eseri olan Çocukluk böyle ortaya çıkıyor.
”Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.” Çocukluk, Tolstoy
Bu öykü çok beğeniliyor ve dönemin çağdaş dergilerinde yayımlanıyor. Eleştirmenlerden de tam not alarak yazarlık kariyerine ilk adımını atmış oluyor 23 yaşındaki Tolstoy.
Birkaç sene savaşta bulunan Tolstoy, 1854’te Sivastopol’a topçu asteğmeni olarak gönderiliyor ve buradaki hislerini ve gözlemlerini ”Sivastopol Hikayeleri” adlı kitapta topluyor. Bu arada sağlığı bozulmaya başlıyor ve ordudan ayrılmaya, sadece yazarlık yapmaya karar veriyor.
”Kibir, kibir, kibir… Her yerde kibir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın karakteristik özelliği ve özel bir hastalığı sanki bu?” Sivastopol Hikayeleri, Tolstoy
1857’de Avrupa seyahati sırasında eğitimsizlik sorunlarıyla ilgilenmeye başlıyor. Batı’da gördüğü yapaylığı, samimiyetsizliği ve maddeye aşırı düşkünlüğü eleştiriyor. Oradaki yaşam tarzını insanlık için tehdit olarak görüyor hatta.
“Bazı insanlar vardır, asla bir düşünce üzerine kafa yormazlar; o dönemde ne modaysa kendilerine onu seçerler”
Bu sırada ülkesinde kölelik sistemi kaldırılıyor. Kasabasına döndüğünde toprak sahipleri ile eski köleler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için yargıçlık görevine soyunuyor.
Yargıçlık yaptığı günlerde Sofya Bers‘e gönlünü kaptırıyor ve 1862’de evleniyorlar. Sofya’ya olan sevgisini ifade etmek için “hiç böyle aşık olacağımı düşünmemiştim” diyor.
Evli ve 13 çocuğu olan Tolstoy, hem toprakla uğraşıyor hem de yazıyor. Gelmiş geçmiş en önemli eserlerden sayılan Savaş ve Barış‘ı 1863’de yazmaya başlıyor. Hatta attan düşüp kolunu sakatlayıp yazamayacak hale gelmesine rağmen romanı karısının kız kardeşine yazdırarak devam ediyor. 1869 yılında romanı tamamlıyor.
“Herkes yalnızca kendi vicdanıyla savaşmış olsa savaş olmazdı.” Savaş ve barış, TOLSTOY
Daha sonra, 1873 senesinde Tolstoy, diğer büyük ve şahane eseri Anna Karenina’ya başlıyor ve bu romanı da 1877 senesinde bitiriyor.
”Yapılması gereken tek şey, hedefe doğru inatla yürümek. o zaman hedefime ulaşırım. çalışmanın ve harcanan emeğin bir anlamı olur. bu benim kişisel işim değil, burada söz konusu olan ortak refahtır. Tüm tarım, asıl önemlisi halkın tamamının durumu tümden değişmek zorunda. Yoksulluğun yerini, genel bir zenginlik ve bolluk, düşmanlığın yerini uzlaşma ve çıkar birliği almalı.” Anna Karenina
Bir gün Tolstoy dönemin genç edebiyatçılarla buluşup bir süre sohbet ettikten sonra gençleri az yazmakla, tembellikle suçluyor. Gençler ise ona aslında yazdıklarını ama yazdıklarının yayınlatamadıklarını söylüyorlar. Bunun üzerine ünlü dergilerden birisine gidip kapısını çalıyor. Yayıncı şöyle bir süzüyor Tolstoy’u, sıradan giyimine bakıp onun ünlü bir yazar olduğunu değil de eski grafomanlardan biri olduğunu düşünerek diyor ki: ”İyisi mi karalamayı bırakın siz. Yaşınız böyle şeyler için çok geç. Yeri gelmişken, daha önceleri bir şeyler yazdınız mı?”
Tolstoy duruşunu hiç bozmadan cevap veriyor: ”Evet, bir iki eser karaladım ‘Savaş ve Barış’ ve ‘Anna Karenina’
Tolstoy sık sık bunalıma giren bir yazardı. Çevresinde gördüğü açlık, sefalet, kötülük, cahillik onu çok üzerdi. Anna Karenina’yı bitirdiğinde de bunalıma giriyor. Ancak bu sefer 3 çocuğunu ve iki halasını kaybetmesi yüzünden çok daha ağır geçiriyor bu bunalım dönemini. Hatta intihar etmeyi dahi düşünüyor.
1885 yılında İnsan Ne ile Yaşar eserini tamamlıyor. İyilik ve kötülüğü, insanın bitmek bilmeyen açgözlülüğünü, ölüm ve yaşamı gerçekçi hikayeler ile anlattığı bir eser bu.
”Dünyada barış, insanda iyi niyet olmalı!” İnsan Ne ile Yaşar, Tolstoy
Tolstoy’un Evden Kaçışı
Yaşlandıkça evdekilerle daha çok tartışıyor Tolstoy. Tartışmalarının sebebi ise ailesinin lüks yaşam meraklısı olmasına karşın kendisinin köylü gibi giyinmek, yemek içmek, yani onlar gibi sade bir yaşam sürmesini istemesiydi.
“Yüz binlerce insan avuç içi kadar bir yere toplanıp üst üste yaşadıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için var güçleriyle çalışmış olsalar; üzerlerinde hiçbir şey yetişmesin diye her yanına taş dikmiş, filizlenen her otu kökünden koparmış, havayı taş kömürü, petrol yakarak ellerinden geldiğince kirletmiş, çevredeki tüm ağaçları kesmiş, tüm hayvanları, kuşları uzaklaştırmış olsalar bile gene de ilkbahar ilkbahardı… Gelgelelim insanlar, büyük, yetişkin insanlar, birbirini ezmeyi sürdürüyorlardı. İnsanlar bu ilkbahar sabahının, tüm canlıların mutluluğu için yaratılmış doğanın bu güzelliğinin değil, birbirlerine hükmetmek için uydurdukları şeylerin önemli, kutsal olduğu inancındaydılar.”
Malikanesinden vazgeçmek istiyor, ancak eşi izin vermiyor.
Tüm bunlar Tolstoy’un evden kaçmasına neden oluyor. Tüm yaşamı boyunca istediği sade yaşama kavuşmak için 28 Ekim 1910 sabahında at arabasını hazırlatıyor ve gizlice çıkıyor evden.
Tüm gazetelerde evden kaçtığı yazsa da onun asıl kaçtığı şöhret, para ve artık katlanamadığı insanlardı.
Tren yolculuğu sırasında soğuk algınlığına yakalanıyor ve durumunun epey ağırlaşması ile istasyondaki küçük bir kulübeye yatırılıyor. Hastalığını duyan gazeteciler, kilise yetkilileri, dostları Tolstoy’un yattığı yere geliyorlar ve günlerce, endişe içinde bekliyorlar iyileşmesini.
Tolstoy’un bilinci kapandıktan sonra eşi Sofya’nın içeri girmesine izin veriliyor. Kızları Tatiana, Sophia ve Lev Tolstoy’un son iletişimini şöyle anlatıyor: “Annem yaklaştı, baş ucuna oturdu ve üstüne eğilerek ona veda etti ve suçlu olduğu her şey için bağışlanmasını yalvararak sevecenlik dolu ve gönül okşayıcı sözcükler mırıldandı. Aldığı tek yanıt, birkaç derin iç çekmeden ibaretti.” Ne yazık ki hastalığa daha fazla direnemeyen 82 yaşındaki dahi yazar, 20 Kasım 1910 günü küçük ve sade bir odada hayata veda ediyor.
Tolstoy’un yardımının dokunduğu sayısız insan, dostları, sevenlerinden oluşan yüzlerce insan son yolculuğuna uğurluyorlar onu.
Ayrıca bakınız; Haddini Aş Hikayeleri 75: Keanu Reeves
Tolstoy’dan İyi Bir Yaşam İçin Tavsiyeler
Sabah 5’te uyan, gece en geç 10’da yat.
Çok fazla yemek yeme, tatlıdan uzak dur.
Her gün bir saat yürü.
Faydanın dokunabileceği insanları sev.
Akla dayanmayan kanaatleri umursama.
Aynı anda iki şey yapma.
Hislerini belli etme.
Başkalarının senin hakkında düşündüklerini umursama.
Göze batmadan iyilik yap.
Bahtsızlara yardım et.
Comentarios